اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Sevgili Kardeşim ve Manevi Evladım.
Benden İşarat-ül İ’caz tefsirindeki bir tabir münasebeti ile bu sırra mazhariyetin nasıl elde edilebileceğini soruyorsunuz.
خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَ عَلٰى سَمْعِهِمْ وَ عَلٰى اَبْصَارِهِمْ ٠٠الى
El Cevab: Risale-i Nur’u ihlasla ve dikkatle mütalaa etmekle bu hakikata herkes halince nail olur. Binaenaleyh 24. Söz’ü dikkatle çok mütalaa et. Zaten kâfirleri tavsif eden o ayet mü’minler için mucib-i endişe olamaz, korkmayınız. Sizin gözünüz, kulağınız, aklınız, kalbiniz iman ile nurlanmıştır ve nurları günden güne artmaktadır.
Size soruyorum?
Şiddetle esen bir rüzgârın ağaç dallarından çıkardığı sesler, gafillerin dinledikleri gibi manasız bir gürültümü?
Yoksa Hu, Hu, Hu mu?
Bir vapurun makine dairesinden gelen ürkütücü gümbürtü mü?
Yoksa Ya Hak, Ya Azîm, Ya Kadîr mi?
Bahardaki arzın bir nevi dirilişi, suların çağlaması, kuşların cıvıltıları, kuzuların melemeleri çok esma-i İlahiyenin gözle görülmesi ve kulakla işitilmesi değil midir?
Bu seslerin hepsi 24. Söz’deki sarih bir surette (Ya Rahîm, Ya Rahîm, Ya Rahîm) diyen kediler gibi değildir. Fakat eşyaya kendileri hesabına değil Hâlıkları, Sani’leri hesabına bakılınca bir lokomotiften Allah, Allah sesi nasıl duyulmaz. Fakat maddeye dikkat edilirse, korkunç bir gürültü manası verilir. İşte Risale-i Nur şakirtlerinin her şeyinde tecelli eden esma-i İlahiyeyi tanımayı ve her şeyden o şeyin kendisine mahsus dili ile söylediği tesbihatı duymayı öğreniyor.
Sure-i Kaf’da Estaizü Billah;
اِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَم۪ينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَع۪يدٌ٭ Ayet-i Kerimesini okuyan Ebabil denilen kuşların, bu ayeti sarahate yakın bir tarzda ötüşlerinde söylemeleri yani Allah, insana ilmi ile şah damarından daha yakın ve insanın hareketlerini, hatta kalbinden geçirdiği şeyleri de bildiği için hayır ve şer, amellerini yazmaya iki melek memur ve müekkel ettiğini ve bu sebeple ma’siyetten kaçınmalarını, bu kuşlara tesbih ve zikir ettirerek gafletteki insanları uyandırmak istiyor.
Yine bu mübarek kuşların;
قُلْ اُوحِىَ اِلَىَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَلُوا اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰنًا عَجَبًا٭ يَهْد۪ٓى اِلَى الرُّشْدِ dedikleri de rivayet olunur. Bu ayetin tefsirine de bak! Kur’anı bir sabah namazında, Hazret-i Peygamberden işitip kavimlerine giden dokuz cinni; “Biz kelam-ı beşere benzemeyen, din ve dünyanın salah ve sevabına hidayet eder bir Kur’an işittik. Onunla iman edip, bundan böyle Rabbimize bir şeyi şerik etmeyiz.” dediklerini vahy suretiyle ümmetine tebliğ etmesi emir olunuyor.
Mektubun başlığına yazdığımız (وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ) Ayet-i Kerimesi her şeyin zâkir olduğunu beyan etmektedir.
Şimdilik bu kadar yeter. Tafsilat için Risale-i Nur’a müracaat edilsin. Kâfi gelmeyen şeyleri ve şüphelerini sor. Risale-i Nur’un himmeti ile halle çalışırım. Alakadarlara ve size çok selam ve dua ederim. Hayır duanızı beklerim.
Buradaki alakadarlar da mahsus selam ederler.
Not: Benim sorduğum İşarat-ül İ’caz tefsirindeki خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ sorusu idi. Cevap yukarıdadır.
8 Şubat 1958,
El Baki El Hubb-u Fillah
Uhrevi Kardeşiniz, İbrahim Hulusi
Orjinalini indirmek için tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 119) 28. MEKTUBUN 3. MESELESİNİ DİKKATLE OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM. başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.