128) ELBETTE YAHUDİLİK VE HÜKÛMETİ DEVAM EDEMEZ.

128) ELBETTE YAHUDİLİK VE HÜKÛMETİ DEVAM EDEMEZ.

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Aziz Sıddık Uhrevi Kardeşim

Bilmukabele yeni hicri yılınızı tebrik ederim.

Evvelen: Suallerinize şahsi kanaatımı gayet kısa olarak yazacağım.

1- Yahudi gibi zelil bir kavme karşı, Müslüman devletlerinin mağlubiyeti, Ramazan münacaatımızda da işaret edildiği gibi Kur’anın hükümlerine yabancı kalmak ve dinsizlik rejiminin merhametine sığınacak derekeye sükûtlarındandır. Elbette Yahudilik ve hükümeti devam edemez. Ancak Rahmet-i İlahinin tecellisi rıza-i İlahiye mütevakkıftır. Bu da Kur’an kal’asına sığınmak, yani o mukaddes kitab-ı İlahideki ahkâma ve Sünnet-i Seniyye-i Ahmediyye Aleyhissalatü Vesselama ittiba ve riayetle mümkün olur. Allah bu neticeyi geciktirmez inşaallah. Çünki: Rahmeti nihayetsizdir, sabır edeceğiz. Rahmet-i İlahiyye kapısını çalmaya devam edeceğiz.

2- Hazreti Ali kerremallahü veche Hazretleri ile Hazreti Muaviye radiyallahü anh arasındaki ihtilaf, eserlerde de işaret edildiği gibi bir hilafet ve saltanat nizaından ibarettir. Elbette Hazreti Ali haklıdır. Fakat Hazreti Muaviye de sahabedendir. Dil uzatmak caiz değildir. 1300 sene sonra Al-i Beyte muhabbet perdesi altında bunu mevzu-u bahis etmek ne din ile ve ne de millete muhabbet ve hizmet düsturları ile te’lif edilemez.

Bu gibi meselede inad ile münakaşa edenlerin aralarında bulunmak dahi caiz değildir. Ne kadar acibdir ki, bu tarihi meseleyi sanki bu zatlar hal edip bir karara varmakla tavzif edilmişler gibi davranıyorlar. İçinde bulunduğumuz zamanın şahsi ve içtimai bünyemizi kemiren tahrib edici işlerine çare olarak gaib ettiğimiz an’ane-i diniye ve ahlak-ı milliyemizi bir an evvel tedarike kavuşmak gerekirken bu mes’eleye teveccüh göstermekte devam ederler de faidesiz ve çok zararlı işlerle uğraşırlar. Buna karşı (Hasbunallahü veni’mel vekil) der hadiselerin içlerine girmeden pencerelerden ibretle temaşa etmekle iktifa ederiz ve etmeliyiz.

3- Dabbet-ül Arz hakkındaki Sebe Suresinin 14. ayetinde ağaç kurdu olarak dabbet-ül arz tabir edilmiştir. Şu halde bir ferd değil bir nev’dir. Haddimizin fevkinde tefsire girememekle beraber, dabbet-ül arz maddi olduğu kadar manevi de bir kurttur. Kalıbın yere serilmesi maddi bir mikrobun izn-i İlahi ile faaliyetine bağlı olduğu gibi batın-ı kalbdeki iman kalesinin yıkılması da dinsizlik rejiminin amansız mikrobu olan ve o kaleye girecek bir şüphe çabuk giderilmezse, o imani kalenin de yıkılacağı manasını hissetmek mümkündür. Evet, bu mikrobun tesirine tutulan kimsenin canı çıkmadan cehenneme yuvarlanmasına muhakkak nazarıyla bakılabilir.

4- Bu yazın görüşmek arzunuza; Bence ve düsturumuzca böyle bir ihtiyaç yoksa da hayatta olduğumuzu gözle müşahede etmek ve belki bazı mühim Kur’ani derslerdeki mesaili beraber müzakere etmek arzunuza mani olmak istemem. Ancak böyle bir kararın tarihinden daha evvel haberdar olmalıyım ki başka bir tarafa gitmek icap ederse tehir edeyim. Buradaki muhiplerle birlikte size ve alakadarlarınıza binler selam eder, selamet ve saadet-i dareyn dilerim.    

9 Muharrem 1388,*

El Baki El hubb-u fillah,  Muhibb-i Muhlisiniz

İbrahim Hulusi

* 1968

Orjinali indirmek için tıklayınız!

Bir önceki yazımız olan 127) İTİDAL İSTİKAMET DEMEKTİR. başlıklı makalemizde hâl, istikamet ve itidal hakkında bilgiler verilmektedir.