اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Sual: Yirmi Beşinci Söz (Sh. 398) تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الغَيْظِ söylemesi ne demektir?
Cevab: Unsurları tahrik eden bizim seyyiatımızdır. Onların vazifelerini yapmaları insanların namuskâr hareketlerine bağlıdır. Sure-i Rum’un 41. ayeti ve sure-i Mülk’ün 8. ayetlerine bakılsın.
Sual: “Risale-i Nur Kur’anın manevi bir mucizesidir.” deniliyor. Bu ne demektir?
Cevab: Kur’an mucizedir. İ’cazı kıyamete kadar devam edecektir. Sırr-ı i’caz-ı manevisi her asrın iktizasına göre o asırda yaşayanların ahkâm-ı Kur’an’iyeyi ihmal etmelerinden dolayı manen hastalığa düçar olmaları sebebiyle o mübtelaları dertlerinden kurtaracak, mucize olan Kur’an’ın o asra bakan esrarına vakıf kılacağı bir zat ile Kur’an’ın sırr-ı i’caz-ı manevisini Cenab-ı Hak izhar buyuruyor. İşte Nurlu eserler Kur’an’ın bu asrın hastalıklarını tedavi eden veya Kur’an’a hücum etmek isteyenleri susturacak mahiyette mucizekâr eserlerdir, diyebiliriz.
Sual: “O’ndan O’na şekva ederim.” Ne demektir?
Cevab: Yani Allah’ı kullara şekva etmek değil, icraat-ı İlahiyye’den dolayı kendi kusurlarını Allah’a şekva etmek demektir. Sure-i Yusuf 87. ayete müracaat edilsin.
Sual: اَلَّذ۪ينَ اَمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا اِيمَانَهُمْ بِظُلْمٍ اُولٰئِكَ لَهُمُ اْلاَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ sırrına göre kurtuluş zulümsüz imandadır. Yani; Şirksiz, ihlas ile yapılan hidemat-i Kur’aniyededir. Yani ne başkalarının hüsn-ü teveccühü ne de zemmi onun fikrine müdahale etmemek, adeta kâinatta iken garibane yaşamak, buna muvaffak olmak ise ehass-ı havassa mahsustur. Hâlbuki ayet umumi hitab ediyor, bu ne demektir?
Cevab: Bizim vazifemiz; karınca kaderince Cenab-ı Hakkın yolunda, rızasına ihlas ile a’mal edeceğiz. Cenab-ı Hak bizim a’malimize bakmaz, ihlasımıza ve niyetimize bakar, fadliyle muamele eder. Kur’an umum tabakat-ı beşere hitap ediyor. Ekseriyet ise avamdır. Öyle ise herkes hizmet-i Mevla için davranışta bulunacak, en ali makam ve mertebe kendisine verilse veya faraza cehenneme ehil olduğu kendisine bildirilse fütursuz hizmet-i ubudiyette devam etmek gerektir.
Sual: Hazret-i İsa Aleyhisselam acaba nazil olmuş mudur veya olacak mıdır? İnmişse acaba neden işitilmedi? Ve ala külli hal bu nüzul âlem-i İslam içinde mi olacak, yoksa Hristiyan âlemi içinde mi? Eğer İslam âlemi içinde olursa, âlem-i İslam ona tabi olmazsa mes’ul olur mu? Çünki Hadiste “fiküm” yani içinizde nazil olacaktır denilmiştir.
Cevab: Hazret-i İsa Aleyhisselamın gelmesi Muhbir-i Sadık’ın haber vermesine binaen vuku bulacaktır. Fakat Hazret-i İsa Aleyhisselam Peygamber olduğu halde tekrar peygamberlik yapmak için mi indirilecektir? Bu suale verilecek en makbul cevab: Bütün peygamberlerin velayetleri nübüvvetlerinden evveldir. Hazret-i İsa aleyhisselamın nübüvveti, velayetinden evveldir. Ayet ile bu hakikat sabittir. Velayetini itmam için gelecektir. Onun için Mehdiye iktida edecek, Şeriat-ı Muhammediye (A.S.V) ile amel edecek. Bizzat gelecek. Hazret-i İsa Aleyhisselamın gelmesi, İseviliğin tasaffisine bakıyor. İseviliğin tasaffisi var ama tamam değil…
El Baki El hubb-u fillah, Muhibb-i Muhlisiniz,
İbrahim Hulusi
Orjinalini indirmek için tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 129) BEN DERSİMİ HZ. ALİ'DEN (k.v.) ALMIŞIM başlıklı makalemizde Hz.Ali hakkında bilgiler verilmektedir.