ONDOKUZUNCU MEKTUB/ONALTINCI İŞARET DERS – 1
15/5/1975
Hulusi Bey: Hoca Efendi de telkin veriyor.
قُلْ لآاِلَهَ اِلاَّ الله مُحَمَّداٌرَسوُلُ لله
Şöyle bakıyor, bakıyor ki şeydeki uyanık. Mezardaki uyanık, fakat قُلْ diyende bir şey yok.
Fesübhanallah diyor, ölü diriye telkin veriyor. Şimdi biz de böyle. Biz ölü, dirilere telkin vereceğiz. Hiç yakıştı mı yani? Ne dersin bu işe? Takip ettiğin yol kısadır şeye göre, güneşe göre. Gurubtan evvel batar, gurubtan evvel batar yarın otuzu olur. Arabi ayın otuzu takvime muvafık. Bu işi tereddütten kurtarır. Şimdi ayın birinin gecesi de buradan görünmez, adet değil. Ancak Nuralı’ya gideceksin göresin.
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ عَيْنِ الْعِناَيَةِ كَنْز ِالْهِداَيَةِ اِماَمِ الْحَضْرَةِ اَمِينِ الْمَمْلَكَةِ طِراَزِ الْحُلَلِ ناَصِرِالْمِلَلِ تاَجِ الشَّرِيعَةِ سُلْطاَنِ الطَّرِيقَةِ بُرْهاَنِ الْحَقِيقَةِ زَيْنِ الْقِياَمَةِ شَمْسِ الشَّرِيعَةِ شَفِيعِ اْلاُمَّةِ عاَلِى الْهِمَّةِ كاَشِفِ الْغُمَّةِ يَوْمَ الْقِياَمَةِ سِراَجِ الْعاَلَمِينَ.
اَللّٰهُ عاَصِمُهُ وَ جِبْرِيلَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ خاَدِمُهُ وَالْبُرَاقُ مَرْكَبُهُ وَقاَبُ قَوْسَيْنِ مَقاَمُهُ وَالْمَعْبُودُ مَقْصُودُهُ شَمْسُ الضُّحَى بَدْرُ الدُّجَى نُورِ الْهُدَى خَيْرِالْوَرَى اِماَمِ الْمُتَّقِينَ اَصْفَى اْلاَصْفِيَآءِ مُحَمَّدِنِ الْمُصْطَفَى صَلَّى اللّٰهُ تَعَالَى عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ قِبْلَةِ الْعاَرِفِينَ وَكَعْبَةِ الطَّآئِفِينَ وَحَبِيبِ رَبِّ الْعاَلَمِينَ وَعَلَى اَلِهِ وَاَصْحاَبِهِ وَ عِتْرَتِهِ الطَّيِّبِينَ الطَّاهِرِينَ وَسَلِّمْ تَسْلِيماً كَثِيراً ياَ رَبَّ الْعاَلَمِينَ اَمِينَ
-:
BU BAHİS, CUM’A GÜNÜ İMAM HUTBE İRAD EDERKEN, DİZLERİNİ DİKEREK İKİ ELİNİ KAVUŞTURUP OTURMANIN KERAHATİNE DAİRDİR.
Hulusi Bey: Kerahatine mi? Kerametine mi?
-:
KERAHATİNE DAİRDİR. ÇÜNKÜ BU HAL, UYKUYU CELBEDECEĞİ CİHETLE, HUTBEYİ DİNLEMEĞİ FEVT EDECEĞİ GİBİ ABDESTİN DE BOZULMASINA SEBEB OLABİLİR.
Hulusi Bey: Nasıl öyle.
-: El Cüheniyyu radiyallahu anhu
Hulusi Bey: Neyse sen şeye geç.
-: Muaz bin Enes el Cüheni radiyallahu anh’den rivayete göre Nebiyy-i Muhterem sallahu aleyhi ve sellem: Cum’a günü imam hutbe irad ederken, dizlerini dikerek iki elini kavuşturup oturmaktan nehiy buyurmuştur.
Hulusi Bey: Evet, efendim!
-: İbn-i Ömer radiyallahu anh’in Nebiyy-i Muhterem sallahu aleyhi ve sellem’den rivayetine göre, Resul-i Ekrem Efendimiz buyurdu ki: “Allahu Teale, sizi babalarınız namına yemin etmekten men’ ve nehyeder. Yemin etmek isteyen kimse, Allah namına yemin etsin veyahut sükût etsin (Allahtan başkasına yemin etmekten sakınsın).”
Müslim’in Sahih’indeki rivayetinde:
“Yemin etmek isteyen, yalnız Allah’a yemin etsin (Allah’tan başkasına yeminden sakınsın) veya sükût etsin.” denilmiştir.
Hulusi Bey: Şimdi mahkemelerimizde, yemin Allah namına mı, yoksa ne namına?
-: Kanun namına.
-:Gayrısı namına.
Hulusi Bey: Nesi Tanrısı mı?
-: Gayrısı namına diyor.
-: Namus ve şeref üzerine.
Hulusi Bey: Şeref de yok canım.
-: Allah’a nasıl yemin edilecek Efendim.
Hulusi Bey: Vallahi, Billahi. Valla, billa değil ha. Valla, billa. Mesela kürtler der, valla, billa tella. O ayrı bunların yeri yok. Valla billa tella.
-: O da onun lisanıyla efendim.
Hulusi Bey: Olmaz.
-: Abdullah bin Semure radiyallahu anh’den naklolunduğu üzere Resül-i Ekram Sallallahu Aleyhi Vesellem: “putlara ve babalarınızın namına yemin etmeyiniz” buyurmuştur.
Hulusi Bey: O zaman daha yeni cahiliyet devrinden çıkılmış. Alışkanlık tesiriyle, Hubel-i ala, Lat’a, Uzza’ya yemin etmek artık İslam itikadı, Allah’a iman girdikten sonra Lat’ın, Uzza’nın yeri mi kaldı?
-: Büreyde radiyallahu anh’den rivayet olunduğu üzere, Resul-i Ekrem Sallahu Aleyhi Vesellem: “Emanete yemin eden kimse, bizden değildir.” Buyurmuştur.
Hulusi Bey: Emanete
-: Yemin eden kimse, bizden değildir.” buyurmuştur.
-: Emanete nasıl olacak?
-: Bahseder, haşiye yapmış.
-: Hadis tehdide mahmuldür. Hanefilere göre yemindir. Keffaret lazımdır. Şafii ve Malik’e göre yemin olmadığından keffaret vacib değilse de, bu sözü söyleyen günahkârdır.
Hulusi Bey:
مَنْ حَلَفَ بِالأمانَةِ، فَليْسَ مِنَّا
Bir kimse emanete yemin ederse, o bizden değildir. Emanete yemin eden kimse, bizden değildir.
-: İnsanın mülkü kendisine emanettir. Mesela evladı emanettir. Evladının başı için falan yemin eder.
Hulusi Bey: Hele daha yakına gel. Göz emanet, kol emanet, bacak emanet, vücud emanet. Bak ha. Allah gözümü kör etsin, kulağımı sağır etsin. Bu tarzda bunu yemin kastı ile söylerse o yemin olur. Çünkü senin malın değildi ki. Gözümü diyor. Gözümü diyor. Ellerim kırıla, bacaklarım kesile bilmem ne, ne kocakarı hikâyeleri canım saçma sapan. Demek ki karşıdakini emniyete getirecek ancak Allah namına olacak kasemdir. Vallahi, Billahi bu böyledir, fakat İmam-ı Şafii Hazretleri öyle buyurmuş. Ben hayatımda ne doğru için, ne yalan için katiyen yemin etmedim. İmam-ı Şafii’de öyle yapmış. Biz şimdi müşteriyi kandırmak için, hemen çuvalı aç, bir çuval yalan. Vallahi de, Billahi de ooooo öyle aldım, böyle verdim.
-: Büreyde radiyallahu anh’den rivayete göre, şöyle demiştir: Resul-i Ekrem Sallalahu Aleyhi Vesellem: “İslamdan beriyim, diye yemin eden kimse, eğer yemininde kazib ise, o dediği gibidir. Eğer sadık ise, o kimse salimen İslam’a rücu edemez.” buyurmuştur.
Hulusi Bey: Vah, vah. Dinine, imanına, İslamiyet’ine yemin ediyor. “Allah beni İslamiyet’ten mahrum etsin, Allah beni imandan mahrum etsin” gibi gayet saçma tehlikeli bir şeyle karşıdakini emniyete almak istiyor. Yani yalanını doğru yapmak. Fakat burada acayip şey ediyor. Eğer bu söylediği yalan ise
-: Evet.
İslamdan beriyim, diye yemin eden kimse, eğer yemininde kazib ise, o dediği gibidir. Eğer sadık ise, o kimse salimen İslam’a rücu edemez.
Hulusi Bey: Daha selametle İslam’a giremez. Herhalde iyi bir kötek yiyecek, ağzı burnu kan içinde kalacak. Ondan sonra Allah hidayetini murad ederse yeniden hidayete sokar. Onun için duamız nasıl, bak ayet-i kerime:
اَسْتَع۪يذُ بِااللّٰهِ٭ رَبَّنَا لاَتُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ٭صَدَقَ اللّٰهُ الْعَظ۪يمُ٭
-: İbn-i Ömer radiyallahu anhüma’dan şöyle rivayet edilmiştir:
Bir gün müşarun-ileyh, bir kimsenin : (Ka’be hakkı için) diye yemin ettiğini işitmişte, ona: Allah’dan başkasına yemin etme; çünkü ben, Resul-i Ekrem Efendimiz’in:
“Allah’dan başkaına yemin eden küfretmiş yahud şirk koşmuştur.” Buyurduğunu işittim, demiştir.
Hulusi Bey: Şimdi mecburiyet-i katiye olmadıkça, yemin etmemeli yemin zorunda kalır yahut bir hakkın iptalı, bir iptalı üzere senin yeminin o hakkı iptaldan kurtaracak. O zaman ne surette yemin etmeli? Ama hâkim efendi kalkıyor, dinleyicilerde kalkıyor, tanığa. Tanık şahit demek değil mi?
-: Evet.
Hulusi Bey: Tanığa diyor ki: “Hiçbir tesire kapılmadan bildiğini, gördüğünü dosdoğru söyleyeceğine namusun ve vicdanın üzerine yemin eder misin?” Çuvalı aç diyor öyle. Buna ne buyurursun, asıl tehlikeli nokta bu. O usulü değiştiremesin, usul-u muhakemat var. Ne yapsın? Askerlerin de yemini bilirsin, sen askerden yetiştin. Askerleri de bir ay geçince ne yapılır? Acemilik biter, ona yani yeminin manası ona telkin edilir. Ondan sonra getirir topu, tüfeği, makinalı tüfeği, cebirhane, mebirhane hepsi koyar onun üzerine elini. İşte onların üzerine bir el bayrakta bir el onun üzerinde, karada, denizde, havada her zaman, her yerde, şuna, buna vesaire, vesaire.
-: İbn-i Mes’üd radiyallahu anh’den rivayet olunduğu üzere, Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem:
“Her kim, bir Müslümanın malını haksız yere almak için yalandan yemin ederse, Allah’ın azabına uğrar.” buyurdu.
Hulusi Bey: Sen o başını sallamakla ne demek istiyorsun? Yani o yalan söyleyen bir elime geçse diyorsun. Ne edeceksin, ne yapabilirsin? Burası vahiy yeri midir, ilham yeri midir? Hı? Burası bak güzel havalı.
-: İlhamı kabul etse iyi vahiyden bahsediyor.
Hulusi Bey: Vahi yeri midir, ilham yeri midir?
-: İlham yeridir.
Hulusi Bey: Sana bu gece ne ilham oldu?
-: Ravi İbn-i Mes’üd Hazretleri diyor ki: Sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz bize, bu hadisi tasdik eden, Aziz ve Celil olan Allah’ın Kitabı Kur’an-ı Kerimden: Allahu Teâla ile olan ahidlerine ve yeminlerine bedel az bir şey satın alanlar yok mu? İşte onların ahirette (Allah’ın nimetlerinden) nasipleri yoktur, kıyamet günü Allah onlara hitab etmez, onlara iltifat buyurmaz, onları (günahtan) temizlemez. Onlar için acıklı bir azab vardır.” Mealindeki ayet-i Celilleyi okudu.
Hulusi Bey:
اِنَّ الَّذ۪ينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَل۪يلاً
İlahir.
NAŞİR: Okunan ders de Riyazüs-Salihin’den (Diyanet 1970 Basım) hadis-i şerifler okunmaktadır. Sıradaki 1745 ci hadis kayıtta olmadığından Hulusi Ağabeyin bu hadis-i şerif hakkında konuştuğu için buraya altı çizili olarak metine ekledik.
-: Ebu Ümame İyas bin Sa’labe el-Harisi radiyallahu anh’den rivayet olunduğu üzere, Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem: “Her kim yalan yere yemin ederek bir Müslümanın (zımmiye de şamildir) hakkını gasbeder (ve helal sayar) se, Allahu Teala ona Cehennemi vacib kılar.” Buyurdu.
Ashabdan biri:
Ya Resulullah, eğer o hak, değersiz bir şey ise, bu ağır cezaya şamil olur mu? diye sordu. Nebiyy-i Muhterem:
“İsterse misvak ağacından kesilmiş bir dal parçası olsun.” buyurdu.
Hulusi Bey: “Küllü müskirun haram” diyor değil mi? Ya cüz’i? Cüz’i
-: Cüz’isi de haram.
Hulusi Bey: Niye? Damlıya damlıya
-: Göl olur.
Hulusi Bey: Alışa, alışa tam tiryaki olur. Evet efendim.
-: Abdullah bin Amri’bnil-As radiyallahu anh’den rivayet göre, Peygamber Aleyhisselam şöyle buyurmuştur:
“Büyük günahlar: Allah’a şirk koşmak, ana ve babaya asi olmak, haksız yere adam öldürmek, bile bile yalan yere yemin etmektir.”
Buhari’nin diğer bir rivayetinde şöyledir: Çöl halkından biri Peygamber aleyhisselama gelip: Ya Resulallah, büyük günahlar nelerdir? Diye sordu. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem:
“Allah’a şirk koşmak,” dedi.
Bedevi: “Sonra hangisidir?” deyince:
“Yemin-i gamus” buyurdu.
Ravi Abdullah bin Amr diyor ki:
“Ya Resulallah, yemini gamus nedir?” dedim. Resul-i Ekrem:
“ Bir Müslümanın malından bir parça almak için yalan yere yemindir.” Buyurdu.
Hulusi Bey: Evet efendim.
-:
HER KİM, BİR HUSUS İÇİN YEMİN EDER DE, ONDAN BAŞKASINI HAYIRLI DAHA GÖRÜRSE, HAYIRLISINI YAPIP, SONRA YEMİNİNİN KEFFARETİNİ VERMESİ MENDUB OLDUĞUNA DAİR HADİSLER.
Abdurrahman bin Semüre radiyallahu anh’den rivayet olunduğu üzere, şöyle demiştir:
Günün birinde Resul-i Ekrem Efendimiz bana hitaben:
“Herhangi bir husus için yemin edip de ondan başkasını daha hayırlı görürsen, hayırlısını yap ve yemininin keffaretini öde.” buyurdu.
Ebu Hüreyre radiyallahu anh’den rivayete göre, Peygamber aleyhisselam:
“Her kim bir husus için yemin edip de, ondan başkasını daha hayırlı görürse, yemininden keffaret versin ve hayırlısını yapsın.” buyurdu.
Hulusi Bey: Yeter. Umulmayacak bir suale cevap gelir. Herhalde bu zat ehli kalptir. Bilmiyorum ya. Ben öyle demiyorum, şahsım için, böyle bir şey gelse diyorum ki ehli kalbdır, derim. Kalp değil, kalb. Zerratı? Zerratı da istihdam eden, istimal eden o değil mi?
-: Amenna
Hulusi Bey: Bizde zerrelerden terekküb etmiş, insan suretinde cesetli mahlûkuyuz. Şuurlu mahlûkuyuz. Bizi de sevk-i idare eden, şu hayat denizinde yüzdüren, çeşitli ahvala maruz bırakan yine O’dur. Yalnız iyiliği yanlış edip, iyiliği kendimizden bilmemek lazım. İyilik kimdendir?
-: Allah’tan
Hulusi Bey: Allah’tan.
مَٓا اَصَابَكَ مِنْ حَسَنَةٍ فَمِنَ اللّٰهِۘ وَمَٓا اَصَابَكَ مِنْ سَيِّئَةٍ فَمِنْ نَفْسِكَۜ
PDF Dosyasını İndirmek İçin Tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 135) YİRMİİKİNCİ MEKTUB/BİRİNCİ MEBHAS DERS - 2 başlıklı makalemizde 22.mektub ve uhuvvet hakkında bilgiler verilmektedir.