144) HULUSİ AĞABEY’İN VERDİĞİ CEVAPLAR, BARLA LAHİKASIN’DAN VE 11. SÖZ’DEN DERS – 3

144) HULUSİ AĞABEY’İN VERDİĞİ CEVAPLAR, BARLA LAHİKASIN’DAN VE 11. SÖZ’DEN DERS – 3

ADAD

Hulusi Bey

HULUSİ AĞABEY’İN VERDİĞİ CEVAPLAR, BARLA LAHİKASIN’DAN VE 11. SÖZ’DEN DERS – 3

Hulusi Bey:  İşte bu bir ahidleşme.

-: Birşey sormak istiyoruz efendim.

Hulusi Bey: Ne?

-: Ruhun Evvelinde ve ahirindeki ilim ve anlayış bakımından bir farkı var mı manevi bakımından? Mektebe geliyor tahsil ediyor anlayış artıyor.

Hulusi Bey: Şimdi

-:  …..

-: Aynı ruh, aynı ruh. Mesela âlem-i ervahta idi benim ruhum, geldi cesedi giydi ayrıldı gitti âlem-i ervaha. İlk vaziyetinde sonra vücud libasını giydim ilmim oldu bak dünyada birçok şeyler gördüm öğrendim..

Hulusi Bey: Din dairesine girdi, iman dairesine girdi, insan dairesine girdi ruh. Ruhun terakkiye istidadı var. Var. Eğer onu söylüyor. Eğer kalbin ölmemişse, aklın sönmemişse elbette öyle diyeceksin var ya o tabirler. Kalbin ölmemişse yani manan, manevi şeylerin sönmemişse. Aklın ölmemişse kalbin ölmemişse o tabirlerle diyor ki: demek ki onun da terakkisi var. Var, var. Üstad selam veriyor. Sizi ruhu canımla tebrik ederim. Ruhu canımla. Bu tabirdir ruh, can ayrı mı? Ayrı değil fakat bu mutaalık kelimeler. Yani manen sizi tebrik ederim.

-: Layık oldukları mevkilere gidiyorlar değil mi efendim? Cesetten ayrıldıktan sonra.

Hulusi Bey: Cesetten ayrılıyor nereyi kazanmışsa oraya gider. Evet, ervah-ı aliye, ervah-ı safileden bu hayatta ayrılmıyorlar. Nerede ayrılıyorlar? Bu hayattan çıktıktan sonra. Ervah-ı aliye için neresini tensib etmişse oraya. Neresidir o?  A’lâ-yı illiyyine kadar yolu var. Ervah-ı safile, esfel-i sâfiline kadar sukut eder. O da neresidir? Biz bunları bilmiyoruz ha. Bilemeyiz, bilmenin imkânı var mı?  O kadar sözünü biliyoruz. A’lâ-yı illiyyin ne demek? Allah’a en yakın bir makam. Ruh cesediyle beraber cennete girecek mi?

-: Evet.

Hulusi Bey: Ruh cesediyle beraber cehenneme girecek mi?

-: Evet.

Hulusi Bey: E peki, bidayetteki ruh bu vaziyete miydi? Bidayette tertemizdi. Fıtratı temizdi, fakat sonra kazandığı nedir? Ya cenneti kazandı, cennete muvafık bir vaziyet aldı yahut cehenneme layık bir vaziyete girdi. Mahalli neresi olacak? Cehennemi kazanmışsa cennete mi götürülecek, nereye gider?

-: Cehenneme.

Hulusi Bey: Ama ruh müteessir bu vaziyette. Ruh müteessir olur, fakat nefis bırakmadı. İnsanda iki cihaz var. İki tesir var, birisi müsbet, diğeri menfi. Muvakkat lezzetleri ebedi lezzetlere tercih ettiren insanda bir şey var, nedir o? Geçici lezzetleri ebedi lezzetlere tercih ettiren bir şey var mı? Adı ne?

-: Nefis.

Hulusi Bey: Ah o nefis!.  Hacı Nuri ah o nefis!

-: He, he. Ah!

Hulusi Bey: Ah, ah. Ah o nefis, ah o nefis. Hacı Nuri’nin eline geçse. O keserin duruyor mu o keserin? O keserden çivi çakacağın onun kafasını kır daha. Sen söyle bak ha bu zata haber ver yerini. Nefis diyor ki söyleme ne olur, ne olmaz. Belki onunda gevşek tarafına

-: Bizi ortak ediyor.

-: Geldi pehlivan sordu söyledim başını yukarı kaldır bak.  

Hulusi Bey: Karanlıkta mı söyledin?

-: Başını yukarı kaldır bak.

Hulusi Bey: Karanlıkta mı söyledin?

-: Hiç haberim yok. …

-: Ruh âlem-i ervahta

Hulusi Bey: Valla siz inadına bu mesele üzerinde duruyorsunuz. Senden ruhun mahiyetinden sorarlar ne de? O Rabbımın emirlerinden bir emirdir. O hususta benim bilgim azdır, bana az bir şey bildirilmiştir. Ama beri tarafta sen neydi onun adı gâvurca adını söyle? 

-: Psikolog

Hulusi Bey: Ha?

-: Psikolog mu?

Hulusi Bey: Ha, Psikolog, psikoloğ.

-: Evet loğ.   …

Hulusi Bey: Ruhun derece-i hayatı, aklın derce-i hayatı, hayatına çık öyle bak. Aklın gördüğü şey, şimdi aklın ermeye başladığı zamana buluğ çağı deniliyor değil mi? Buluğ çağından ta bunayıncaya kadar, ölünceye kadar zaman. Aklın daire-i hayatına girer. O aklın kestiği şeyler var. İmanla nurlanmamış akıl zamanıyla ile deli dolu. Peygamber Aleyhisselatu Vesselam: “Gençlik cünundan bir şubedir.” buyuruyor. Gençlik delilikten bir şubedir. Böyle şey olur mu yav? Niye sen de öyle demiyor musun, gel delikanlı buraya? Gençliğinden kinaye olarak ne diyoruz? Delikanlı diyoruz. Demek ki onun kanı o şey etmez, çabuk tahavvül edebilir. Çabuk hiddetlenebilir. Hissine çabuk mağlup olabilir. Sonra o gibiler şeytandan ziyade su-i karinden çok çabuk yanılabilir, yanıltılabilir. Allah o dört büyük şeytandan bilhassa gençlerimizi muhafaza buyursun.

-: Âmin.

Hulusi Bey: Yani nefisten, şeytandan, su-i karinden, bizi haktan meşgul eden dünya denilen nesneden muhafaza buyursun. -: Cesedin ruhun hesabına kalınlaşması, ruhunda ceset hesabına incelmesi var.

Hulusi Bey: Var. Hangisine ehemmiyet verirsen o. Onu marifetname sahibi güzel izah ediyor.

-: Burda var.

Hulusi Bey: Nedir? Oku.

-: Ruh ceset hesabına zayıflamanın izahı. Cevap:

Hulusi Bey: Bir zaman sormuşlar yazmışım.

-: İnsan sıhhatını muhafaza için çok ve çeşitli yemeklerle cesedini beslemek arzusuna kapılır da oburluğa ve şişmanlığa heveslenirse o kimsenin cesedi belki şişmanlar ama ruhu zaifler. Eğer yetecek kadar yer ve içerse o kimsenin cesedi biraz zaif olsa da ruhu inceleşir ma’nası kuvvetleşir.

Hulusi Bey: Daha var mı? Daha oku dinlesinler. Oku oku devam et. Başka ne var.

-: İKİNCİ SUAL: Nur ve nurani şeyler ne kadar nuraniyette terakki etseler o nisbette ince ve gizli şeylere nüfuzu tam ve kat’i olurun izahı?

CEVAB: 23. sözün ikinci noktasında denildiği gibi, iman nurdur. İnsan imanda ne kadar terakki eder, yani imanını taklitten kurtarıp hakkelyakîn mertebesine ulaştırırsa o nisbette ince ve gizli şeylere nüfuz edebilir. Tafsilat için bu ikinci noktaya ve 16. sözün birinci şuaının nurani ruhların aksindeki (hatta evliyadan, ziyade nuraniyet kesb eden ve abdal denilen bir kısmı bir anda birçok yerlerde müşahede ediliyor, aynı zat çok işler görüyormuş… ila ahir) olan kısma da bakılsın.

Abdal için lügatin seksensekizinci sahifesine müracaat.

Hulusi Bey: Evet eski lügat. O genişletilen değil. Evet.

-: ÜCÜNCÜ SUAL: “Kardeşlerinin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip onların meziyetleriyle şakirane iftihar etmektir.” olan ihlasın dördüncü düsturundaki kısımlar ve tefani sırrının ihlasla yakın alakasının izahı?

EL CEVAB: Evvela, ihlasla gayet yakın alakası vardır,

Hulusi Bey: Çok yazılar yazdık ama, hepsi oldu gitti. Giden gitti, alanlarda çoğu buradan gittiler.  Ben de niyetim yok böyle taayyün etmeye kendimi âleme tanıttırmaya. Çünki cevaplar nedir? Mana canibinden geliyor ekseriyetle. Fonfişar faslından geliyor. Ya.

-: Müsveddeleri yok mudur acaba? 

Hulusi Bey: Müsveddesi kaldı mı bilmiyorum.

-: Mesela bu, bunları çoğaltsak.

Hulusi Bey: İşte senin gibiler alıyorlar, ondan sonra o gidiyor uğurlar olsun, onda kalıyor. Şimdi bakıyorum ben de böyle tek tük yazı bulduğum zamanda bakıyorum bana da hoş, benim de hoşuma gidiyor. Demek ki ben değilmişim. Şahsiyet-i maneviye namına Cenab-ı Hak bizden söylettirmiş onu. Evet.

-: Efendim bu bir katalog halinde birer nüshasını bir dosyada tutsak iyi olur.

Hulusi Bey: Şimdi kalmamış ki. Nüsha şimdi ben kalmışım, bende mezara çok yaklaşmışım.

-: Ruhi Beyde şimdi kataloğu kafaya koymuş.

-: Evvela: İhlasla gayet yakın alakası vardır ki ihlasın düsturlarına girmiş.

Saniyen: Lügatın 333 sahifesinde ki meziyet ve 118 sahifesinde ki fazilet manalarına bakılsın.

Salisen: Hizmet-i imaniyede beraber çalışanlarda elbette her bakımdan müsavat olamaz. Anlayış, anlatış ve amel ediş gibi hasseleri ayrı ayrı olur. Öyle ise bir tatbikat yapalım. İman hizmetindeki iki zattan biri çok anlayışlı, diğeri az anlayışlı ise çok anlayışlı olan tevazu gösterecek, az anlayışlı hizmet arkadaşına tahakküm etmeyecek. Az anlayışlı da bu çok anlayışlı hizmet arkadaşına rekabet değil gıpta dahi etmeyecek. Onun vücudu, hizmetin görülmesine ve anlaşılmaya vesile olduğundan dolayı böyle değerli bir kardeşle bu kudsi hizmette beraber çalışmayı layık gören Rabbine hamd ve şükredecektir. Birinde enaniyetsiz tevazu, diğerinde şâkirane iftihar olacaktır.

Tefani, “Birbirinde fani olmak yani: kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyat ve hissiyatıyla fikren yaşamaktır.” İhlastaki tarife göre kalıplar ayrı, kalpler, maksatta bir, elemler, sevinçler, meziyet ve faziletler umum kardeşlerin malı haline gelmesi ile tefanilik olur.

Hulusi Bey: O kadar diye bilmişiz. Siz daha iyisini diyebilirsiniz.

Kul bu kadar kesretle ve salâtla beraber selâmı zikretmenin sebebi nedir?

(Barla Lahikası Shf:270)

Üstadın eserinden

             Elcevab: Resul-i Ekreme selat tek başıyla bir tarîk-ı hakikattır. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhivesselem nihayet derecede rahmete mazhar olduğu halde, nihayetsiz salavata ihtiyaç göstermiştir. Çünki Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ümmetin dertleriyle alâkadardır, saadetleriyle nasîbedardır. Nihayetsiz istikbalde ebed-ül âbâdda nihayetsiz ahvale maruz ümmetinin bütün saadetleriyle alâkadarlığının ihtiyacındandır ki, nihayetsiz salavata ihtiyaç göstermiştir.

            Hem Resul-i Ekrem hem abd, hem resul olduğundan ubudiyet cihetiyle salât ister, risalet cihetiyle selâm ister ki; ubudiyet halktan Hakk’a gider, mahbubiyet ve rahmete mazhar olur. Bunu اَلصَّلاَة ifade eder. Risalet Hak’tan halka bir elçiliktir ki, selâmet ve teslim ve memuriyetinin kabul ve vazifesinin icrasına muvaffakıyet ister ki, سَلاَم lafzı onu ifade ediyor.

Hem biz سَيِّدِنَا lafzıyla tabir ettiğimizden diyoruz ki: Ya Rab! Yanımızda elçiniz ve dergâhınızda elçimiz

Yanımızda elçiniz ve dergâhınızda elçimiz olan reisimize merhamet et ki, bize sirayet etsin.

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَ رَسُولِكَ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ اَمِينَ

Bu var.

-: Yok efendim

Hulusi Bey: Var yahu.

-: Yok Efendim.

Hulusi Bey: Var yahu

-:Var, var.

Hulusi Bey: 25. Sözde vardır.

-: Ey gafil nefsim! Senin hayatının gayesini ve hayatının mahiyetini,

(Sözler Shf:127)

Hulusi Bey: 11. Sözden mi okuyor?

-: Hem hayatının suretini, hem hayatının sırr-ı hakikatını, hem hayatının kemal-i saadetini bir derece anlamak istersen, bak:

            Senin hayatının gayelerinin icmali dokuz emirdir:

Ey gafil nefsim! Senin hayatının gayesini ve hayatının mahiyetini, hem hayatının suretini, hem hayatının sırr-ı hakikatını, hem hayatının kemal-i saadetini bir derece anlamak istersen, bak:

            Senin hayatının gayelerinin icmali dokuz emirdir:

Birincisi şudur ki: Senin vücudunda konulan duygular terazileriyle, rahmet-i İlahiyenin hazinelerinde iddihar edilen nimetleri tartmaktır ve küllî şükretmektir.

Birincisi şudur ki: Senin vücudunda konulan duygular terazileriyle, rahmet-i İlahiyenin hazinelerinde iddihar edilen nimetleri tartmaktır ve küllî şükretmektir.

                 İkincisi:

Hulusi Bey: Eeee.

-: Senin fıtratında vaz’edilen cihazatın anahtarlarıyla esma-i kudsiye-i İlahiyenin gizli definelerini açmaktır,

Senin fıtratında vaz’edilen cihazatın anahtarlarıyla esma-i kudsiye-i İlahiyenin gizli definelerini açmaktır, Zât-ı Akdes’i o esma ile tanımaktır.

                 Üçüncüsü: Şu teşhirgâh-ı dünyada, mahlûkat nazarında, esma-i İlahiyenin sana taktıkları garib san’atlarını ve latif cilvelerini bilerek hayatınla teşhir ve izhar etmektir.

                 Dördüncüsü: Lisan-ı hal ve kalinle Hâlıkının dergâh-ı rububiyetine ubudiyetini ilân etmektir.

-: Onu bi daha.

-: Lisan-ı hal ve kalinle Hâlıkının dergâh-ı rububiyetine

Hulusi Bey: Burada bir zatın bir sözü vardı onu arıyordum, neyse buldum. Ahmed-i Gazali ki, Muhammed Gazali Hüccet-i İslam Muhammed Gazali’nin kardeşi. Ahmed Gazali’den rivayet: Abdullah-ı Tusi münacatında “Ya Rab beni yaratmakta ne hikmet vardır.” demiş. Rivayet ondan, Abdullah Tusi de yine dostu Abdullah o da evliyaullahtan büyük zat. “Ya Rab beni yaratmakta ne hikmet vardır.” diye sormuş. Cevab vermiş ki: “Seni yaratmakta hikmet odur ki ayine-i ruhumda Cemalimi temaşa eyleyeyim

-: Allah, Allah.

Hulusi Bey: Ayine-i ruhumda Cemalimi temaşa eyleyeyim ve muhabbetimi gönlüne ilka eyleyeyim.” Kalbine ilka eyleyeyim. Şimdi bakın ayine-i ruh nedir? Gel işin içinden çık. Ruhun ayinesidir. Elbette yirmi senelik hoca herkesten evvel bu müşkülümüzü halleder inşâallah. Hele biraz kıpırdan bakalım.

-: Bilemiyorum.

Hulusi Bey: Bilemiyorsun? Ruhun ayinesi nedir yahu?

-: Ruhun ayinesi namaz kılmak.

Hulusi Bey: Dur bakalım. Akıllılarımız çok maşaallah.

-: Ruhi Bey söyle daha.

Hulusi Bey: Ayine-i ruh.

-: Kalb olabilir mi efendim?

Hulusi Bey: Ayine ne demek yahu?

-: Aksetmek.

Hulusi Bey: Ayine gösteren şey değil mi?

-: Evet.

Hulusi Bey: Bir adamın bir şeyin ruhlu mudur, değil midir ne ile gösterilir?

-: Hayatıyla mı?

Hulusi Bey: Yani cesetli olursa demek, ayine-i ruhumda ne yapacak, cemalimi temaşa eyleyeyim. Yani onda zaman, zaman tasarrufatta bulunayım esmamla, muhtelif esmalarımla tasarruf edeyim, sendeki vaziyeti tesbit edeyim, göreyim. Çünkü sen öyle bir imtihandan geçtin başında. Bir ahidnamemiz var. اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْۜ hitabına ne dedin?

-: بَلٰىۚۛ

Hulusi Bey: Şimdi gel Risale-i Nurun Mektubat kısmına. Hazreti Mevlana’dan bahsederken Üstad ne diyor?

اُو گُفْتْ اَلَسْتُ و تُو گُفْتِى بَلَى شُكْرِ بَلَى چِيسْتْ كَشِيدَنْ بَلاَ

اُو گُفْتْ اَلَسْتُ O yani Allah. Ne dedi? اَلَسْتُ dedi. “Ben senin Rabbin değil miyim? “ dedi. Sen ne dedin? Sen dedin ki: بَلٰىۚۛ Evet, sen benim Rabbımsın dedin. E peki sen benim Rabbimsin demenin elbette bir şükrü var. O şükür nasıl yapılacaktır? Onun tasarrufatındaki ferahlatıcı, eza edici, yani ondan gelecek iyiliklere şükürle, musibetlere karşı da sabırla mukavemet etmek. Bende tasarruf eden اَلَسْتُ hitabında  بَلٰىۚۛ dediğim Rabbımdır, diyebilmek. Şimdi ordan bu zatın sözüne geliyoruz.  “ayine-i ruhumda Cemalimi temaşa eyleyeyim” Yani:

مَنْ نَه گُنْجَمْ دَرْ سَمٰوَات و زَمِينْ ٭ اَزْ عَجَبْ گُنْجَمْ بَقَلْبِ مُؤْمِنِينْ

diyor. Seni, yani seni, beni, insanları. Bir hadîs-i kudsînin meal-i şerifi olan:

مَنْ نَه گُنْجَمْ دَرْ سَمٰوَات و زَمِينْ ٭ اَزْ عَجَبْ گُنْجَمْ بَقَلْبِ مُؤْمِنِينْ

Seni nerden nereye? Nerden nereye?

PDF Dosyasını indirmek İçin Tıklayınız!

 

Bir önceki yazımız olan 143) HULUSİ AĞABEY’İN VERDİĞİ CEVAPLAR VE 29. SÖZ’DEN DERS - 2 başlıklı makalemizde 29.sözden ders hulusi bey hakkında bilgiler verilmektedir.