152) YİRMİDOKUZUNCU MEKTUB/ALTINCI RİSALE OLAN ALTINCI KISIM  DERS – 1

152) YİRMİDOKUZUNCU MEKTUB/ALTINCI RİSALE OLAN ALTINCI KISIM DERS – 1

ADAD

Hulusi Bey

YİRMİDOKUZUNCU MEKTUB/ALTINCI RİSALE OLAN ALTINCI KISIM

DERS – 1

-:  Ashab’tab Mucîbetü’l- Bahiliyye (R.A.)’dan: Babası veya amucası kabilesinin elçisi olarak Peygamber aleyhisselatu vesselama geldi ve gitti. Bir sene sonra kılık ve kıyafeti değişmiş olduğu halde Peygamberimiz’in yanına geldi ve:

“Ya Rasulallah! Beni tanımadın mı?” dedi.

Peygamber aleyhisselatu vesselam: “Sen kimsin?” diye sordu.

 “Geçen sene huzurunuza gelen Bâhilî’yim” dedi. 

“ Neden bu kadar değiştin? Hâlbuki kılık kıyafetin düzgündü” dedi.

“Ya Resulallah! Sen’den ayrıldığım günden beri yemek yemedim; yalnız geceleri yedim” cevabını verdi.  Bunun üzerine Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem):

“Kendi kendine işkence yapmışsın. Sabır ayında (Ramazan’da) tamamıyla, diğer ayların her birinden birer gün oruç tut.” buyurdu.

Ya Resulallah! Günün sayısını artır. Zira bundan fazla tutmağa gücüm yeter” dedi.

Resul-i Ekrem Aleyhisselatu Vesselam: “O halde her aydan ikişer gün oruç tut” dedi.

“Biraz daha artır Ya Resulullah” dedi.

“ Her aydan üç gün” dedi.

“Daha artır Ya Resulullah” deyince.

“Recep, Zilkade, Zilhicce, Muharrem aylarında üçer gün oruç tut, kalan günlerinde iftar et” emrini üç defa tekrarladı ve üç parmağıyla işaret etti. Onları yumdu sonra bıraktı.

Hulusi Bey: Recep,

-: Zilkade, Zilhicce, Muharrem aylarında üçer gün oruç tut.

ZİLHİCCE’NİN İLK ON’UNDA TUTULAN ORUCUN VE DİĞER İYİLİKLERİN FAZİLETİNE DAİR HADİSLER.

Hulusi Bey: ….

-: Hadisler, dair hadisler. Zilhicce’nin ilk

Hulusi Bey: Zilhicce’nin ilk on’unda tutulan orucun ve diğer iyiliklerin faziletine dair hadisler.

-: İbn-i Abbas  radiyallahu anhuma’dan: Resulullah Sallahu Aleyhi Ve Sellem: “Zilhicce’nin ilk on gününde yapılan ibadetler, diğer aylarda yapılan iyi amellerden, Allah nezdinde, daha sevgilidir.” Buyurdu. Bunun üzerine:

“Ya Resulallah! Allah yolundaki cihad da Zilhice’de yapılan ibadetten daha sevgili değil midir?” dediler. O: “Evet, o da sevgilidir. Yalnız malını, nefsini tehlikeye koyarak cihada çıkıp da dönmeyen, (şehid olan) kimsenin cihadı bundan sevgilidir.” Buyurdu.

-: Fiyatını verelim.

-:

MUHARREM AYININ DOKUZUNCU VE ONUNCU GÜNLERİNDE TUTULAN ORUCUN FAZİLETİNE DAİR HADİSLER

Hulusi Bey: Çayını iç.

-: Ebû Katade radiyallahu anh’den: Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Efendimiz’den Arefe gününde tutulan orucun faziletinden soruldu:  “Geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına kefaret olur.” Buyurdu.

Arefe gününde tutulan orucun faziletinden soruldu:  “Geçmiş bir senenin ve gelecek senenin günahlarına kefaret olur.” Buyurdu.

İbn-i Abbas radiyallahu anhuma’dan: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz, Aşûre gününde oruç tutar ve o günlerde oruç tutmayı emrederdi.

Ebû Katade radiyallahu anh’den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den, Aşûre gününde tutulan orucun faziletinden soruldu. “Geçmiş senenin günahına keffaret olur.” Buyurdu.

İbn-i Abbas radiyallahu anhuma’dan: Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Ve Sellem: “Gelecek seneye kadar yaşarsam, Muharrem’in dokuzuncu gününde behemahal oruç tutarım.” buyurdu.

ŞEVVAL AYINDA ALTI GÜN ORUÇ TUTMANIN MÜSTEHAB OLDUĞUNA DAİR HADİS

Ebû Eyyub radiyallahu anh’den: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:  “Ramazan’da orucunu tutup da Şevval’den de altı gün oruç tutan kimse bütün sene oruç tutmuş gibidir. Her sene böyle yaparsa, bütün ömrünü oruçlu geçirmiş gibi olur.” buyurmuştur.

PAZARTESİ VE PERŞEMBE GÜNLERİNDE ORUÇ TUTMANIN MÜSTEHAB OLDUĞUNA DAİR HADİSLER.

Ebû Katade radiyallahu anh’den: Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’den: Pazartesi günü tutulan orucun fazileti soruldu. Bunun üzerine Resulullah: “O gün, benim doğduğum ve benim Peygamber olduğum yahut bana Vahy’in ilk başladığı gündür.” buyurdu.

Ebû Hüreyre radiyallahu anh’den: Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem: “Pazartesi ve Perşembe günü amellerin arz olunduğu günlerdir. Bende amellerimin, oruçlu bulunduğum halde arz olunmasını severim.” buyurdu.

Hulusi Bey: Arz olunmasını mı?

-: Oruçlu

-:“Pazartesi ve Perşembe günü amellerin arz olunduğu günlerdir.

Hulusi Bey: Arz, arz.

-: Ben de amellerimin, oruçlu bulunduğum halde arz olunmasını severim.” buyurdu.

Âişe radiyallahu anha’dan: Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Ve Sellem: Efendimiz, Pazartesi ve Perşembe günlerinde oruçlu olmaya çalışırdı.

HER AYDAN ÜÇER GÜN ORUÇ TUTMANIN MÜSTEHAB OLDUĞUNA DAİR HADİSLER

Bunları aydınlık gecelerde yani ayın on üçüncü, on dördüncü, on beşinci günlerinde yahut on iki, on üç, on dördüncü günlerinde tutmak efdaldir. Birinci kavil sahih ve meşhurdur.

Hulusi Bey: On üç, on dört, on beş. Kameri ayların.

-: Ebû Hüreyre radiyallahu anh’den: Halilim Sallallahu Aleyhi Ve Sellem, her aydan üç gün oruç tutmayı, kuşluk vaktinde iki rek’at namaz kılmayı ve uyumadan önce vitir namazını eda etmeyi bana tavsiye etti.

Halilim Sallallahu Aleyhi Ve Sellem,

halilim dostum anlamında mı? Ebû Hureyre radiyallahu anh buyuruyor.

Hulusi Bey: Halilim, İbrahim halilullah

-: Halilim Sallallahu Aleyhi ve Sellem, her aydan üç gün oruç tutmayı, kuşluk vaktinde iki rek’at namaz kılmayı ve uyumadan önce vitir namazını eda etmeyi bana tavsiye etti.

Ebû Derda radiyallahu anh’den: Halilim Sallallahu Aleyhi ve Sellem, her ayda üç gün oruç tutmayı, kuşluk namazını kılmayı ve uyumadan evvel vitir namazını eda etmeyi tavsiye etti. Yaşadığım müddetçe bunları bırakmayacağım.

Hulusi Bey: ….

-: Dördüncü taife ki,

Baştan okuyalım mı, baş kısmını?

Hulusi Bey: On taifeye ayırdı. On taife, on taifeden dördüncü taife. İhtiyarlar var, çocuklar var. Bir taifesi ki yirmi ile kırk arasındaki gençlerdir.  Yani millet bundan mı ibarettir demektir? Buyur.

-: Dördüncü taife ki, çocuklardır. Bunlar, hamiyet-i milliyeden merhamet isterler, şefkat beklerler. Bunlar da za’f u acz ve iktidarsızlık noktasında; merhametkâr, kudretli bir Hâlıkı bilmekle ruhları inbisat edebilir, istidadları mes’udane inkişaf edebilir. İleride, dünyadaki müthiş ehval ve ahvale karşı gelebilecek bir tevekkül-ü imanî ve teslim-i İslâmî telkinatıyla o masumlar hayata müştakane bakabilirler. Acaba alâkaları pek az olduğu terakkiyat-ı medeniye dersleri ve onların kuvve-i maneviyesini kıracak ve ruhlarını söndürecek, nursuz sırf maddî felsefî düsturların taliminde midir?

alâkaları pek az olduğu terakkiyat-ı medeniye dersleri ve onların kuvve-i maneviyesini kıracak ve ruhlarını söndürecek, nursuz sırf maddî felsefî düsturların taliminde midir? Eğer insan bir cesed-i hayvanîden ibaret olsaydı ve kafasında akıl olmasaydı; belki bu masum çocukları muvakkaten eğlendirecek terbiye-i medeniye tabir ettiğiniz ve terbiye-i milliye süsü verdiğiniz bu firengî usûl, onlara çocukçasına bir oyuncak olarak, dünyevî bir menfaatı verebilirdi. Mademki o masumlar hayatın dağdağalarına atılacaklar, mademki insandırlar; elbette küçük kalblerinde çok uzun arzuları olacak ve küçük kafalarında büyük maksadlar tevellüd edecek. Madem hakikat böyledir; onlara şefkatin muktezası, gayet derecede fakr u aczinde, gayet kuvvetli bir nokta-i istinadı ve tükenmez bir nokta-i istimdadı; kalblerinde iman-ı billah ve iman-ı bil-âhiret suretiyle yerleştirmek lâzımdır. Onlara şefkat ve merhamet bununla olur. Yoksa, divane bir vâlidenin, veledini bıçakla kesmesi gibi, hamiyet-i milliye sarhoşluğuyla, o bîçare masumları manen boğazlamaktır. Cesedini beslemek için, beynini ve kalbini çıkarıp ona yedirmek nev’inden, vahşiyane bir gadirdir, bir zulümdür.

Beşinci taife, fakirler ve zaîfler taifesidir. Acaba,

Hulusi Bey: Başlarını okuya bilir misin? Birinci, ikinci, üçüncü. On taifeye ayırıyor. Birincisi Türkler.

-: Türk Milleti denilen

Altı kısma ayırıyor.

Hulusi Bey: Altı.

-: Türk Milleti denilen şu vatan evlâdı altı kısımdır. Birinci kısmı, ehl-i salahat ve takvadır.

Hulusi Bey: İkinci kısım.

-: İkinci kısmı, musibetzede ve hastalar taifesidir.

Hulusi Bey: Üçüncüsü

-:  Üçüncü kısmı, ihtiyarlar sınıfıdır.  Dördüncü kısmı, çocuklar taifesidir.  Beşinci kısmı, fakirler ve zaîfler taifesidir.

Hulusi Bey: Şimdi ordasın değil mi?

-: Evet

Dördüncü kısmı, çocuklar taifesidir.

Hulusi Bey: Şimdi oku.

-: Kaldığımız yerden?

Hulusi Bey: Kaldığın yerden.

-: Beşinci taife, fakirler ve zaîfler taifesidir. Acaba, hayatın ağır tekâlifini fakirlik vasıtasıyla elîm bir tarzda çeken fakirlerin ve hayatın müdhiş dağdağalarına karşı çok müteessir olan zaîflerin, hamiyet-i milliyeden hisseleri yok mudur? Bu bîçarelerin ye’sini (ümitsizliğini) ve elemini artıran ve sefih bir kısım zenginlerin mel’abe-i hevesatı ve zalim bir kısım kavîlerin vesile-i şöhret ve şekaveti olan firenk-meşrebane ve perde-birunane ve firavunane medeniyetperverlik namı altında yaptığınız harekâtta mıdır?

Hulusi Bey: Perde-birunane ne demek? Perde-birunane. Hayâ perdesini yırtanlar demek. Var mı o küçük lügatte var mı? Oraya bak.

-: Bu bîçare fukaraların fakirlik yarasına merhem ise; unsuriyet fikrinden değil, belki İslâmiyetin eczahane-i kudsiyesinden çıkabilir.

Bu bîçare fukaraların fakirlik yarasına merhem ise; unsuriyet fikrinden değil, belki İslâmiyetin eczahane-i kudsiyesinden çıkabilir.

-: Sıkılmadan, utanmazcasına.

Hulusi Bey: Hah perde-birunane, hayâ perdesini yırtanlar.

-: Zaîflerin kuvveti ve mukavemeti, karanlık ve tesadüfe bağlı, şuursuz, tabiî felsefeden alınmaz;

Zaîflerin kuvveti ve mukavemeti, karanlık ve tesadüfe bağlı, şuursuz, tabiî felsefeden alınmaz; belki hamiyet-i İslâmiye ve kudsî İslâmiyet milliyetinden alınır!..

            Altıncı taife gençlerdir. Bu gençlerin gençlikleri eğer daimî olsaydı; menfî milliyetle onlara içirdiğiniz şarabın muvakkat bir menfaatı, bir faidesi olurdu.

 Bu gençlerin gençlikleri eğer daimî olsaydı; menfî milliyetle onlara içirdiğiniz şarabın muvakkat bir menfaatı, bir faidesi olurdu. Fakat o gençliğin lezzetli sarhoşluğu; ihtiyarlıkla elemle ayılması ve o tatlı uykunun ihtiyarlık sabahında esefle uyanmasıyla, o şarabın humarı ve sıkıntısı onu çok ağlattıracak ve o lezzetli rü’yanın zevalindeki elem, ona çok hazîn teessüf ettirecek. “Eyvah! Hem gençlik gitti, hem ömür gitti, hem müflis olarak kabre gidiyorum; keşki aklımı başıma alsaydım.” dedirecek. Acaba bu taifenin hamiyet-i milliyeden hissesi, az bir zamanda muvakkat bir keyf görmek için, pek uzun bir zamanda teessüfle ağlattırmak mıdır?

Acaba bu taifenin hamiyet-i milliyeden hissesi, az bir zamanda muvakkat bir keyf görmek için, pek uzun bir zamanda teessüfle ağlattırmak mıdır? Yoksa onların saadet-i dünyeviyeleri ve lezzet-i hayatiyeleri; o güzel, şirin gençlik nimetinin şükrünü vermek suretinde, o nimeti sefahet yolunda değil, belki istikamet yolunda sarfetmekle; o fâni gençliği, ibadetle manen ibka etmek (bakileştirmek) ve o gençliğin istikametiyle Dâr-ı Saadette ebedî bir gençlik kazanmakta mıdır? Zerre miktar şuurun varsa söyle!..

PDF Dosyasını İndirmek İçin Tıklayınız!

Bir önceki yazımız olan 151) YİRMİİKİNCİ SÖZ'ÜN İKİNCİ MAKAMI DERS - 2 başlıklı makalemizde 151) YİRMİİKİNCİ SÖZ'ÜN İKİNCİ MAKAMI hakkında bilgiler verilmektedir.