ONİKİNCİ SÖZ’DEN VE NAMAZDAKİ FIKIHİ MEVZULAR DERS -3
Hulusi Bey:
NAMAZ KILAN İÇİN MEKRUH OLMAYAN ŞEYLERE
Musalliye belini bağlamak mekruh olmaz. Namazda çözülen vematahti mekşuf ihtimalinde olan kuşağını demek ister.
(Nimet-i İslam)
-: Alt tarafı açılırsa. Entari, mentari giyerlerdi eskiden.
Hulusi Bey: Çünkü bunda mahalli avreti setir ve siyanet etmek ve ibadet için çemrenmek vardır. Hatta bir kabaa içinde.
Kabaa önünden açık olan her libastır.
Yani üç etek mi?
-: Eskiden önü açık enteriler de vardı.
Hulusi Bey: Tamam.
-: Hem üç eteklerde öyle. O da öyle.
Hulusi Bey: Fistan mı? Fistan eteği önü açık değil. Üç etek.
-: Hiç giymedin mi ondan?
Hulusi Bey: Giymişim.
-: O önü açık.
Hulusi Bey: Giymişim.
-: Hepimiz de giydik.
Hulusi Bey: Önünden açık olan her libastır, entari gibi. Maksut belini bağlamayarak önlerini kavuşturmaktır. Peki.
-: Yani eliyle beli bağlı değil de eliyle bu önünü mü kavuşturmak.
Hulusi Bey: Hatta bir kabaa içinde beli bağlı olmayarak namaz kılmak isaettir. Çünkü altına başka bir şey giymemiş demek olduğu için inkişaf-ı avret vuku bulabilir. Musallinin boynunda kılıç ve emsali takılı bulunmak. Kılıcı boynundan asmaya.
-: Bir şey lazım gelmiyor.
Hulusi Bey: Mekruh olmayan şeylerdir diyor. E bizim kerahetten münasebetimiz çok iyi olduğu için bunları yazmasaydı daha mı iyi miydi ne?
Kılıcı boyundan asmaya takallüd ve belden kuşanmaya teveşşuh denir.
Aklında kalana aşk olsun. Peki,
Hareketi kendisini meşgul etmiyorsa mekruh olmaz. Eğer hareketi anı meşgul kılıyorsa hali kıtalın gayrıde mekruh olur.
Düşmanla muharebe zamanında olursa mekruh olmaz.
Cepken giyenler kollarını geçirmeyerek namaza durmak mekruh olmaz.
-: Kısa kollu.
Hulusi Bey: Buralarında böyle bir şey vardır, kolçak gibi. Apolet, apolet gibi öyle durur.
-: Yani kolunu takmadan da
Hulusi Bey: Kollarını geçirmeyerek namaza durmak mekruh olmaz. Mushafa yahut seyf’e karşı namaz kılmak mekruh olmaz. Mushafa yahut kılıç’a karşı.
Şimdi topa karşı teyyareye karşı? Gerek ki ona da olmaya. Bu günkü silahlar o cinsten.
-: Olmaz. Canlı değil, bir şey değil.
Hulusi Bey: Musallinin önünde ona muvacih olmamak üzere âdem bulunmak mekruh olunmaz. Musallinin önünde yüzü namaz kılana dönük olmamak şartı ile adam bulunması da mekruh olmaz.
-: İmamlar onun için arkasında namaz kılan olurda sünneti uzatır, yan döner.
Hulusi Bey: Muma yahut kandile veya fanusa karşı namaz kılmak mekruh olmaz.
Hoca Efendi!
-: Muma, kandile
Hulusi Bey: Hı?
-: Ateşe
Hulusi Bey: Muma yahut kandile veya fenere,
Fenere, fenere fanus. Fenuscu. Eski adı fenuscu idi. Şimdi fenerci mi diyeceğiz sana? İkindiden sonra merdiveni alır omuzuna, gazyağı ibriğini alır eline. Gider işte tereciye nereye koymuşsa şeyi, oraya uzanacak çıkacak, fitili kesilmek lazım gerekiyorsa kesecek.
-: Akşam namazında da hemen onu yakar onu yakar onu yakar döner.
Hulusi Bey: Üzerine secde edilmedikçe suver-i ziruhu havi yaygı üzerinde namaz kılmak mekruh olmaz.
-: Secde edilmedikçe.
Hulusi Bey: Üzerinde kuş resmi var, adam resmi var. Zi ruh. Ruhluların resimleri var. Üzerine secde etmezse, yani secde ettiği yer kuş resmi, hayvan resmi, insan resmi olmazsa, sağlam yerine secde ederse mekruh olmaz diyor.
Müellif namaz kılmak bedelinde sücud etmek demiştir ki; secde-i tilavete dahi şamildir. Muhaşşi derki yaygılara ve seccadelere huruf-ul mukattaa bile olsa ve hatta harf-i vahidden dahi ibaret bulunsa yazı yazmak mekruh olur.
-: Seccadelere bazı var, kenarına filan
Hulusi Bey: Altmış dokuzuncu mekruh hamişine de bakalım.
Layık olan vacib olmaktır. Bir kimse, bir musavver isticar etse ona ücret yoktur. Çünkü ameli masiyettir. İçinde tasavir olan bir haneyi hedmeylese suretlerden hali olarak kıymet-i beyti tazmin eder.
-: Nasıl, nasıl?
Hulusi Bey: Bir yeri satın aldı yahut girdi içerisine. Suretlerden, suretlerin filan hepsini yerden bir etti. Tazmine gelirse suretlerin olduğu yerle değil suretleri tazmin etmiyor, yalnız ötekilerini. Niye onu etsin? Suretleri pis.
İçinde tasavir olan bir haneyi hedmeylese suretlerden hali olarak kıymet-i beyti tazmin eder.
O evin suretsiz olan yerlerin şeyini tazmin eder.
-: Ayasofya’nın hep resimlerini çıkardılar. Üzeri kapanmıştı.
Hulusi Bey: Öyle ettiler.
-: Tahrip etmek şurda kalsın.
Hulusi Bey: Allah da onların öyle şeyini çıkaracak.
-: Foyalarını.
Hulusi Bey: Foyalarını meydana çıkaracak.
Rükûda cesedin yapışarak azası belli olmamak için musalli amel-i kalil ile onu sirkelemekte ve libasını turaptan sakınmakta beis yoktur.
Esbabı rükûda cesedine yapışarak azası belli olmamak için musalli amel-i kalil ile onu sirkelemekte
-: Evet yapışmaya diye
Hulusi Bey: ve libasını türabtan sakınmakta beis yoktur. Bu vema badi labe’s kabilinden olduğu için makablinden mefsul olmuştur. Labe’sin terki evla olduğu malumdur.
Labe’sin de terki evladır. Yani onu yapmasan daha iyi olur. …
-: Yani şimdi elbisesinin toz olmaması, toprak olmaması için onu silkmesini mi diyor?
Hulusi Bey: Evet. Türabtan sakınmakta beis yoktur. Türabtan sakınmakta
-: Nasıl sakınacak, namaza durmuş.
Hulusi Bey: Biraz o yana bu yana eğilir, o tarafa doğru meyleder. Topraksız yere.
-: Onu başından evvel olur.
Hulusi Bey: E başıda kırda namaz kılıyorlar Hoca Efendi! Ya. Ne ede, her tarafı toprak, her taraf torpah. E torpah olursa ne edecek? Bir yerde de yığınla var, o adama isabet etti o yığın. Şimdi bir parça şöyle kıvırır torpağa …
-: Şey etmemek daha iyi.
Hulusi Bey: Musalli anlına yapışan toprağı yahut nebatı namazdan fariğ olduktan sonra silebildiği gibi kendisine zarar vermekte huşu-u salattan onu meşgul kılmaktaysa kabl-el ferağ dahi onu silmekte ter silmek gibi bir beis yoktur.
Şöyle bir kere yapar, tamam.
-: Diken gibi yahut yapışmışsa ikinci bi defa secdeye gittiği zaman batacak, batıyor.
Hulusi Bey: Rivayet-i Hazret-i Enes’e göre Peygamberimiz Sallalahu Teâla Aleyhi Vesellem Efendimiz Hazretleri Namazdan fariğ olduklarında cephe-i mübarekelerini sağ elleriyle mesh edip
أشْهَدُ أنْ لاَإلٰهَ إلاَّ اللّٰهُ لرَّحْمٰنُ الرَّحِيمُ اَللّٰهُمَّ أذْهِبْ عَنِّى الْهَمَّ وَالْحَزَنَ
Buyururlarmış. Onlar musallinin anlında kaldıkça melekler kendisi için istiğfar eder oldukları da mervidir.
Lakin rivayet-i sabıkaya ve müellifin tanzifen ansıfat-il ….. …..
Sücud ibka etmeleri mübah olmayan tasannu cümlesindendir.
-: Kalırsa.
Hulusi Bey: Bazı ziyaretçiler Kabe’nin sıcak kumda beleli vudu ile namaz kılıp alınlarında eseri sücud ibka etmeleri mubah.
Yani abdest almış kurulanmamış, gelmiş kumunda kumda anlına yapışmış bunda tasannu vardır diyor.
-: Gösteriş, canım riya. Yani ben bele namaz kılmıştım da yapışmış.
Hulusi Bey: Pekiii.
Musalli yüzünü çevirmeyerek gözünün ucu ile bakmakta beis yoktur.
Hacı Ağa, hele gözün ucuyla bak, nasıl bakacaksın?
-: Bele bakacak.
Hulusi Bey: Yook, gözün ucuyla başını çevirmeyecek. Gözünün ucu ila bakacaksın, kaydıracaksın ha. Gözün ucuyla bakmakta beis yoktur.
Hâcet olmadıkça, evlâ olan onu dahi terk etmektir. Çünkü muhalif-i âdâb-ı salatdır. Secde de hacm-ı arz, yerin pekliği bulundukça, namazı yatak ve yaygı üzerinde kılmakta beis yoktur.
Yerin pekliğini anladıkça bir yaygı üzerinde namaz kılmakta beis yoktur. Yatak ve yaygı üzerinde.
Efdâl olan – bilâ hail – yer üzerinde yahut hasır ve ot gibi, yerden nabit şey üzerinde kılmaktır.
Yerden biten.
-: Ot kök, hasır.
Hulusi Bey: Bizde yerden mi bittik? Bilmem ki!
-: Aslımız toprak. O Sudanlılarda vardı, çok güzel hasır seccadeler. O kadar sanatlıdı da. Utandım ki isteyeyim, bir tane verir mi vermez mi? Çok güzel seccadeleri vardı.
Hulusi Bey: Harr-ü berdten, herrü berdten, sıcaktan soğuktan ve huşunet-i muzırradan.
Yine işte çakıl gibi, bilmem ne gibi ufak kum parçaları gibi.
ittika için. Bez parçası koyup meselâ mendil yayıp, onun üzerine, secde etmekte beis yoktur.
-: Ha işte bu bende de ama camide de
Hulusi Bey: Neflin iki rekâtında, tekrar sure etmekte,
neflin, sünnnetlerin yani bütün nafilelerin,
iki rekatın da tekrar sure etmekte yani ilk rekâtta okuduğunu, ikinci rekâtta dahi, okumakta beis yoktur.
“İnsan ona derler ki; içi dışına döndüğü zaman da utanılacak bir şeyi olmaya.”
İçi dışına döndüğü vakit. Aynisin … ?
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ * وَسَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَ * وَسَلاَمَةٌ عَلَى الْحَاضِرِينَ اِلى يَوْمِ الدّ۪ينِ * وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
٭اَللّٰهُمَّ سَلِّمْنَا وَسَلِّمْ د۪ينَنَا وَلاَ تَسْلُبْ وَقْتَ النَّزْعِ ا۪يمَانَنَا وَلاَ تُسَلِّطْ عَلَيْنَا بِذُنُوبِنَا مَنْ لاَ يَخَافُكَ وَلاَ يَرْ حَمُنَا وَارْزُقْنَا خَيْرَىِ الدُّنْيَا وَاْلاَخِرَةِ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ٭اَللّٰهُمَّ يَا مُفَتِّحَ اْلاَبْوَابْ اِفْتَحْ لَنَا خَيْرَ الْبَابِ٭اَللّٰحُمَّ يَا مُحَوِّلَ الْحَوْلِ وَ اْلاَحْوَالِ حَوِّلْ حَالَنَا وَحَالَ الْمُسْلِم۪ينَ بِفَضْلِكَ وَكَرَمِكَ اِلٰى اَحْسَنِ الْحَالِ٭
Lillahil Fatiha
PDF Dosyasını Okumak İçin Tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 172) ONİKİNCİ SÖZ’DEN VE NAMAZDAKİ FIKIHİ MEVZULAR DERS -2 başlıklı makalemizde 12. söz ve onikinci söz hakkında bilgiler verilmektedir.