9. MEKTUP VE 20. LEM’A DERS-3
Hulusi Bey:Bir meselede toplanmaları ile olur. Hepsi de kuvvetlidir maşaallah. Fakat kaldıracağı yük bir kişinin beş kişinin işi değil daha fazla bir kuvvetin o işe toplanması lazım. Toplananlar ihlas üzerine içtima ederlerse o kuvveti o ağırlığı ne yaparlar, kaldırabilirler. İhlaslı olmazlarsa, şimdi askerlik yapanlar bilirler, askerlikte halat çekme yarışı yaparlardı. Halat çekme yarışı yaparlar. İki taraf olur. Bir taraf, orta yerde birisi durur. Düdük çalar. Düdük çalar çalmaz iki tarafta çekerler. Şimdi arada bazısı dişini sıkar. İsterse çeksinler isterse çekmesinler. Kazansam da ne olacak diyor. Şimdi bir taraf yenilir. Yani öbür taraf sürükler götürür. Biz bu şeyi görmüşüz. Sizde görenler varsa bilirler. Söylemeye lüzum yok. Askerlikte vardır bilmiyorum başka şeylerde de var mı?
-: en makbul bir şefaatçı, ihlastır.
Hulusi Bey: Bu şefaatçi üzerinde durmuşum. Fakat kısaca söyleyeyim en makbul bir şefaatçi yine ihlastır. Nasıl olsa o haşir olacak mı? Haşire inanıyorsunuz toplanmasına. Muhasebe yapıldıktan sonra her halde amellere göre değil mi? Amellere göre cennete gidecekler ayrı bir güruh. Cehenneme sevk edilecekler ayrı bir güruh halinde sevk ediliyorlar. Şu hizmette ihlas üzerine çalışanlardan biri cennete gideceklerin arasına girdi, diğeri de cehenneme gireceklerin arasında bulundu. Şimdi orada cehenneme girecek güruha katılan değil, cennete girecek zat o şu imani meseleler fani dünyada ihlas ile çalışmış olan kardeşini bakacak ki şeye gidiyor. “Ya Rabbi! Sen biliyorsun biz dünyada senin rızan için bu kardeşimle beraber Kur ’ani hizmette çalışmıştık sen biliyorsun. Şimdi o kardeşimizin seyyiatı ağır geldi cehenneme gidiyor, bizde o dünyada kardeş olduk burada da bir birimizden ayrılmak istemiyoruz. Ya Rabbi ben cennete gitmekten vaz geçiyorum o kardeşimle beraber beni cehenneme gönder.” Haa.. Efendiler bu kitap da değil bunu izah ediyoruz. Bunun tahsil yeri de burasıdır. Cehenneme gidecek kardeşini kurtarmak için ehli saadet olmuş ooo öyle bir felah öyle bir lezzet içinde ki sorma o zaman diyecek ki Ya Rabbi ben kardeşim senin rızan için kardeşlik ettim, hizmet-i imaniye ve Kur’aniyede beraber çalıştık şimdi o kardeşim cehenneme gidiyor ben ondan ayrılmam. Beni de cehenneme sok. Haydi bakalım. Şimdi Cenab-ı Hak O nihayetsiz kerem sahibi, ihsan sahibi, afv sahibi, lütuf sahibi olan Allah o cehennemdekini mi çıkarır yoksa bu cennete gideceği de haydi sende arzun ediyorsun sende git cehennemde beraber yanın. Hangisini der?
-: İkisini de cennete yollar
Hulusi Bey: Ha! Şimdi şanı rububiyet rahmet-i bi nihayeyi uluhiyyet her halde o cehennemdeki kardeşi de çıkaracak, onu da afv edecek onu da çünkü hizmet kendisi namına yapılmıştır. Eğer ciddi ise o ihlas. İhlas Allah rızası için olmuşsa şimdi bunun tahsil yeri neresi öyle ise? Burada ki şu mesaisinde aynı hizmette davamız budur. Biz bu hizmette bulunuyoruz. Öyle ise efendiler başka çaresi yok. Birimiz cennetlik birimiz cehennemlik olabilir. O zamandaki bu fedakarlığı yapmayı tahsil edeceğimiz mektep var mı? Ha burası. Bu ders hane. Yani Risale-i Nur dershanesi. Burada Allah rızası için biz kardeşlik ettik aynı hizmette beraber bulunduk. Birimiz ehli cennet olursak diyebilelim. “Ya Rabbi beni şu mesai arkadaşım ihlaslı kardaşımdan ayırma Ya Rabbim!” İşte bunun tahsil yeri burasıdır. Buna riya filan karışmaz. O nihayetsiz kerem bi nihaye rahmet sahibi olan Allah ne yapar acaba. Sen kulluğunla kardaşından ayrılmamak için fedakârlık ettin ben ki Allah’ım ikinizi de affetmek benim işim. Elbette ulûhiyetin şanı bunu iktiza eder. Hadi ikinizi de affettim ikiniz beraber çalıştığınız gibi dünya maceralarını cennet tahtları üzerinde
عَلَى سُرُرٍ مُتَقَابِلِينَ sırrınca biri birinize nakli hikâye etmek üzere haydi cennete buyurun. Allahümme yessir lena
-: Âmin.
Hulusi Bey: Efendiler! Vaktimiz nasıl?
-: On beş dakika var.
Hulusi Bey: On beş dakika var mı? Öyle ise özenerek. Baştan savma değil bak ha. Yoksa boynunu gösterdiğin yere bir şey yaparım.
-: Efendim bunlar iki buçuk sayfa dinlerler mi? Dinlerlerse özenem, yoksa kısamı kesem?
Hulusi Bey: Yok yok o kadar değil.
-: Emrettiğiniz ayeti kerimeye
اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّج۪يمِ ٭ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُۙ{١} لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌۢ{٢} خَافِضَةٌ رَافِعَةٌۙ{٣} اِذَا رُجَّتِ اْلاَرْضُ رَجًّاۙ{٤} وَبُسَّتِ الْجِبَالُ بَسًّاۙ{٥} فَكَانَتْ هَبَٓاءً مُنْبَثًّاۙ{٦} وَكُنْتُمْ اَزْوَاجًا ثَلٰثَةًۜ{٧} فَاَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ{٨} وَاَصْحَابُ الْمَشْئَمَةِ مَٓا اَصْحَابُ الْمَشْئَمَةِۜ{٩} وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَۙ{١٠} اُو۬لٰٓئِكَ الْمُقَرَّبُونَۚ{١١} ف۪ى جَنَّاتِ النَّع۪يمِ{١٢} ثُلَّةٌ مِنَ اْلاَوَّل۪ينَۙ{١٣} وَقَل۪يلٌ مِنَ اْلاٰخِر۪ينَۜ{١٤} عَلٰى سُرُرٍ مَوْضُونَةٍۙ{١٥} مُتَّكِئ۪ينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِل۪ينَ{١٦} يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَۙ{١٧} بِاَكْوَابٍ وَاَبَار۪يقَ وَكَاْسٍ مِنْ مَع۪ينٍۙ{١٨} لاَيُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلاَ يُنْزِفُونَۙ{١٩} وَفَاكِهَةٍ مِمَّا يَتَخَيَّرُونَۙ{٢٠} وَلَحْمِ طَيْرٍ مِمَّا يَشْتَهُونَۜ{٢١} وَحُورٌ ع۪ينٌۙ{٢٢} كَاَمْثَالِ اللُّؤْلُ۬ؤِ الْمَكْنُونِۚ{٢٣} جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ{٢٤} لاَيَسْمَعُونَ ف۪يهَا لَغْوًا وَلاَ تَاْث۪يمًۙا{٢٥} اِلاَّ ق۪يلاً سَلاَمًا سَلاَمًا{٢٦} وَاَصْحَابُ الْيَم۪ينِ مَٓا اَصْحَابُ الْيَم۪ينِۜ{٢٧} ف۪ى سِدْرٍ مَخْضُودٍۙ{٢٨} وَطَلْحٍ مَنْضُودٍۙ{٢٩} وَظِلٍّ مَمْدُودٍۙ{٣٠} وَمَٓاءٍ مَسْكُوبٍۙ{٣١} وَفَاكِهَةٍ كَث۪يرَةٍۙ{٣٢} لاَ مَقْطُوعَةٍ وَلاَ مَمْنُوعَةٍۙ{٣٣} وَفُرُشٍ مَرْفُوعَةٍۜ{٣٤} اِنَّٓا اَنْشَاْنَاهُنَّ اِنْشَٓاءًۙ{٣٥} فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَارًۙا{٣٦} عُرُبًا اَتْرَابًاۙ{٣٧} ِلاَصْحَابِ الْيَم۪ينِۜ ۟{٣٨} ثُلَّةٌ مِنَ اْلاَوَّل۪ينَۙ{٣٩} وَثُلَّةٌ مِنَ اْلاٰخِر۪ينَۜ{٤٠} صَدَقَ اللّٰهُ العَظ۪يمُ٭
DUA
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ * وَسَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَلينَ * وَسَلاَمَةٌ عَلَى الْحَاضِرِينَ اِلى يَوْمِ الدّينِ * وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمينَ
Cenâb-ı Hak ve Feyyâz-ı Mutlak ve Rabbül Felak Hazretleri, okunan Kur’an’ı Kerim ve ders-i Kur ’aniden hâsıl olan sevap hürmetine ehl-i imanın bütün hastalarına, acil şifalar, dertlilerine acil devâlar, yolcularına selametler, ahirete intikal edenlerine rahmet-i bi nihayeler nasibi müyesser eyleye. Cümlemizin suri ve manevi müşkillerimizi hallü asan eyleye. Dünyada iman ve Kur’an nuru altında lütfu ile bizi toplayan O rahmanı-ı rahim olan Allahımız ahiretde de Cenab-ı Peygamber Hazreti Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem efendimizin livası altında cümlemizi eksiksiz haşrü neşr eyleye. Hesabımızı yesir eyleye. Bizi cenneti ile cemali ile taltif edecek zümreye ilhak eyleye. Ahirete intikal etmiş aba, ecdat, ümmehat evlat, ehfad ne kadar geçmişlerimiz varsa onların cümlesinin ruhlarını şu ders-i maneviden hâsıl olan feyz hürmetine onları da şad eyleye. İki cihan serveri gözümüzün nuru, kalbimizin süruru, dünya ve ahiretin mefhari Hazreti Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellemin ruhu saadetlerini de şu meclisi melaike-i enisten haberdar eyle. Dünyada ziyareti, ahirette şefaat-ı ile cümlemizi memnun ve mesrur eylesin. Bütün sevdiklerimizle beraber cümlemizi şefaat-ı uzma-i Muhammediye ye Sallallahu Aleyhi Vessellama mazhar eyleye. Seyyiatımızı
يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍۜ sırrına mazhariyetle tebdil edip bizi kirsiz passız dünyanın her türlü şaibesinden temizlenmiş bir vaziyette huzur-u izzetine kabul eyleye. Ahiri akıbetimizi hayr eyleye. Geçmişlerimize rahmet eyleye. Dünyada bulunduğumuz müddette onun rızası dâhilinde amali saliheye cümlemizi muvaffak eyleye. Bu dünyadan göçünceye kadar hasbel beşeriye bizden sudür edecek günahlarımızı afv-ı mağfiret edip mağfurin, Makbulin zümresine cümlemizi ilhak eyleye. Hasbel beşeriye kusur edersek Ya Rabbi biz kusur ettik, bizden kusur senden afv bekleriz, umarız dergâhına geldik bizi başka yerler müracaat etme. Zaten senden başka kusur afv edici günahı bağışlayıcı kimse yoktur. Sen afv edicisin affı seversin bizleri de affet deyip. Evet, kusurumuzu itiraf edip onun affını dileyecek şekilde samimi olarak o dergâha yönelmiş bu hizmete boyun vermiş muti kullar arasında bizi daim eyleye. Hasbel beşeriye kusurlarımızı kusur yapmamışçasına, günah işlememişçesine mağfurin zümresine dâhil eyleye. Mağfiretin manasını da söyleyelim ki tekrar olsun yani günahla, kusurla geçmiş olan zamanlarımızı hasenatla geçmişçesine bizi öyle bir afv ede ki sile, sile hiçbir şeyimiz kalmaya. Bu hayat nimetinin kadrini bilmekte asıl mana budur. Bir daha gelip buraya tövbe edelim ondan sonra gidelim diye bu fırsat verilmez. İşte böyle bir cemaat arasında bulunuyoruz. Davamız bu Kur’an hizmetindeyiz. Cenab-ı Hakkın bize hizmet içinde ihtiyacı yok. Fakat
اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ
Buyuran Rabbımız bizi ne olursa olsun zerre kadarda olsa iman ve Kur’an hizmetine tensib etmiş. Bu ilahi bir tefriktir, ilahi bir tensibdir. Şu meydanı imtihanda ve ibtilada bizi bu işle istihdam etmek suretiyle hakkımızda büyük lütuf ve razı olacağı bir işte istihdam ediyor. Bundan dolayı inşaallah şakirlerden oluruz. Yani ihsana perestiş edenlerden oluruz. İnamı inamdan nimete nimetten mün’ime geçecek vaziyeti Cenab-ı Hak bize gösterir. Mün’imi hakikiyeye karşı vazifemizi biliriz, ihsanı ilahinin devamına Ya Rabbi bizi muvaffak et. İhsanı ilahine layık olmayacak vaziyetten bizi sen sakındır, sen koru. Şu güzel hizmeti, bu feyizli, bereketli işleri aramızda daima yaşat. Memleketimizi bir İslam memleketi haline, hem de rızana muvafık İslam memleketi. Sahtekârlık, riyakârlık hiç olmayan bir vaziyete Ya Rabbi bizi sen çevir. “Mukallibel kulubi vel ebsar” sensin. Hem kalbimizi hem gözlerimizi senin rızana muvafık işlere sen çevir. Âmin.
وَسَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَلينَ * وَسَلاَمَةٌ عَلَى الْحَاضِرِينَ اِلى يَوْمِ الدّينِ * وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمينَ ٭ اَلْفَاتِحَة مَعَ الصَّلَوَاةُ٭
PDF Dosyasını okumak için tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 30) 9. MEKTUP VE 20. LEM’A DERS-2 başlıklı makalemizde 20.lem'a.ihlas hakkında bilgiler verilmektedir.