-:İşte şu sahih, kat’î hadîsler; otuz sene sonra Hazret-i Ali’nin Hazret-i Âişe ve Zübeyr ve Talha’ya karşı Vak’a-i Cemel’de.. ve Muaviye’ye karşı Sıffîn’de.. ve Havaric’e karşı Harevra’da ve Nehrüvan’da muharebesi, o ihbar-ı gaybiyenin bir tasdik-i fiilîsidir.
Hem Hazret-i Ali’ye: “Senin sakalını senin başının kanıyla ıslattıracak bir adamı” ihbar etmiş. Hazret-i Ali o adamı tanırmış; o da Abdurrahman İbn-i Mülcem-ül Haricî’dir.
Hem Haricîlerin içinde
Hulusi Bey: Şeyde, o kadar müteber bir kitap değil amma Menâkib-i Çihar-i Yâr-i Güzin’de
bu kölesi Abdurrahman bin Mülcem mi diyor?
-:Abdurrahman İbn-i Mülcem
Hulusi Bey: Kölesiymiş, kölesi iken “Sen bir gün benim başımı keseceksin, kanımı akıtacaksın benim.” O demiş “Öyle ise sen beni öldür.” Bak sen. “Sen beni öldür” demiş. “Bi ğayr-ı hakkın ben kimseyi öldüremem” demiş. Israr etmiş “Mademki ben böyle bir günaha gireceğim sen beni öldür ki ben böyle bir günaha girmeyeyim.” O zaman demiş: “Ben seni sonunda af edeceğim. Ben sonunda seni af edeceğim” Bundan cesaret almış sonrada onu unuttu. Unuttu ki orda yapılan planda Muaviye’yi …. alsın Hz. Ali’yi öldürmek için bir komite faaliyete geçti. Bu geldi Hz. Ali’yi namaz kılarken zehirli kılıcı ile vurdu ve şehit olmasına sebep oldu. Allah’ın işi belli olmaz. Onlar geçmiş gitmiş. İşte onlar öyle olduğu için bir kavimde görüyorsunuz içinizde Hz. Ali namazı tamamlamış gitmiş. Artık ondan sonrakilere namaz farz değilmiş bir vaziyet almışlar. Hz. Ali hepsini kılmış. Bunların içinde kürtçe bilende var onlara nasihat etsene.
-: Anlamazlar.
Hulusi Bey: Dinlemezler?
-: Onlar dedelerini dinliyorlar.
-: Hem Haricîlerin içinde Zeüssedye denilen bir adamı, garib bir nişanla alâmet olarak haber vermiştir ki; Havariçlerin maktulleri içinde o adam bulunmuş; Hz. Ali, onu hakkaniyetine hüccet göstermiş. Hem mu’cize-i Nebeviyeyi ilân etmiş.
-: Açık izah etmiyor.
Hulusi Bey: İzaha lüzum yok yahu. Yani bir nişan göstermiş. Hz. Aliye muhalefet edenlerin içerisinde şu kabilden bir adam var olacak. Onu da bilenler var o zaman sahabe-i kiramdan, o hadisi duyanlar var. Haricilerle muharebesinden sonra bu maktullerin içerisinde bu adamı o nişanlarla o Peygamberin tarif ettiği nişanlarla görmüşler. Haa Peygamber bunu söylemiştir. Evet, onu tanımışlar. Maktullerin içerisinde bu oldumu bunların da yolu sakat, fikri sakat Hz. Ali’ye karşı davranışları yanlış olduğu tebeyyün etti.
-: Hem Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm; Ümm-ü Seleme’nin, daha diğerlerin rivayet-i sahihi ile haber vermiş ki: “Hazret-i Hüseyin, Taff yani Kerbelâ’da katledilecektir.” Elli sene sonra, aynı vak’a-i ciğersûz vukua gelip, o ihbar-ı gaybîyi tasdik etmiş.
Hem mükerreren ihbar etmiş ki: “Benim Âl-i Beytim, benden sonra
يَلْقَوْنَ قَتْلاً وَ تَشْرِيدًا
yani; katle ve belaya ve nefye maruz kalacaklar.” Ve bir derece izah etmiş, aynen öyle çıkmıştır.
Şu makamda bir mühim sual vardır ki; denilir ki: “Hazret-i Ali, o derece hilafete liyakatı olduğu ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’a karabeti ve hârikulâde cesaret ve ilmi ile beraber, neden hilafette tekaddüm ettirilmedi ve neden onun hilafeti zamanında İslâm çok keşmekeşe mazhar oldu?”
Elcevab: Âl-i Beyt’ten bir kutb-u a’zam demiş ki: “Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Hazret-i Ali’nin (R.A) hilafetini arzu etmiş, fakat gaibden ona bildirilmiş ki: Murad-ı İlahî başkadır. O da, arzusunu bırakıp, murad-ı İlahîye tâbi’ olmuş.” Murad-ı İlahînin hikmetlerinden birisi şu olmak gerektir ki:
Vefat-ı Nebevî’den sonra, en ziyade ittifak ve ittihada gelmeye muhtaç olan Sahabeler; eğer Hazret-i Ali başa geçseydi, Hazret-i Ali’nin hilafeti zamanında zuhura gelen hâdisatın şehadetiyle ve Hazret-i Ali’nin mümaşatsız, pervasız, zâhidane, kahramanane, müstağniyane tavrı ve şöhretgir-i âlem şecaatı itibariyle, çok zâtlarda ve kabîlelerde rekabet damarını harekete getirip, tefrikaya sebeb olmak kaviyyen muhtemeldi. Hem Hazret-i Ali’nin hilafetinin teehhür etmesinin bir sırrı da şudur ki: Gayet muhtelif akvamın birbirine karışmasıyla, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın haber verdiği gibi, sonra inkişaf eden yetmişüç fırka efkârının esaslarını taşıyan o akvam içinde, fitne-engiz hâdisatın zuhuru zamanında, Hazret-i Ali gibi hârikulâde bir cesaret ve feraset sahibi, Hâşimî
Hulusi Bey: Mütefennin hoca efendi! Öyle görünüyor temas etmek istiyoruz. Ne diyordu?
-: Âl-i Beyt’ten bir kutb-u a’zam demiş ki:
Hulusi Bey: Demiş ki eğer yani Hz. Peygamber Hz. Ali’nin hilafetini arzu etmiş. Gaybi bir haberle demiş ki; Allah’ın işine karışma. Onun sona kalmasında hikmet vardır. O da o arzusunu bırakmış. Âl-i Beyt’ten bir kutbu azam öyle görmüş. Çünkü hatıra bunlar geliyor hem cesareti var, hem karabeti var, hem de harikulade şecaati ve ilmi var ki hadisat meydanda. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer zamanında onların Şeyh-ül İslamlığını yapımış O gibi zatlara şeyh-ül İslam olan elbette اَنَا مَدِينَةُ الْعِلْمِ وَعَلِىٌّ بَابُهَا
Ben Peygamber aleyhisselam “Ben ilmin şehriyim Hz. Ali’de onun kapısıdır.” Evet, şimdi onlar tenkis ederler. Gerek şii gerek o rafızilerde hiçbir şey yok. Yani milyondan bir tanesi hidayete gelse yine kârdır ama hiç o tarafa meyilleri yoktur. Allah esirgesin islamın komünisti vaziyetinde bir terbiye ile gidiyorlar. Çünkü hiç teklif yok. Diğer şeye dilimizi uzatmayalım da kendilerini teklife tabi, evvela namaz hususunu Hz. Ali bitirmiş diyorlar. Namazımız kılınmış. İslamın aşikâre olan ameli, herkesin görebileceği bir amel nedir, namazdır. Namazı kaldırdıktan sonra diğerleri ne olur? Çok sakat çok yanlış fakat ne fâide ki hidayet Allah’tan. Dalalette Allah’tan haa ya …. ismiyle tecelli işte öyle eder. Hadi ismiyle tecelli eder kâfirin biri bir gün
اَشْهَدُ اَنْ لآَاِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ
der küfrü atar imanı bulur. Allah hidayet etsin. Hadi isminin tecelli ettirdi mi zulmetten nura kavuşur.
-: Vefat-ı Nebevî’den sonra, en ziyade ittifak ve ittihada gelmeye muhtaç olan Sahabeler; eğer Hazret-i Ali başa geçseydi, Hazret-i Ali’nin hilafeti zamanında zuhura gelen hâdisatın şehadetiyle ve Hazret-i Ali’nin mümaşatsız, pervasız, zâhidane, kahramanane, müstağniyane tavrı ve şöhretgir-i âlem şecaatı itibariyle, çok zâtlarda ve kabîlelerde rekabet damarını harekete getirip, tefrikaya sebeb olmak kaviyyen muhtemeldi. Hem Hazret-i Ali’nin hilafetinin teehhür etmesinin bir sırrı da şudur ki: Gayet muhtelif akvamın birbirine karışmasıyla, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın haber verdiği gibi, sonra inkişaf eden yetmişüç fırka efkârının esaslarını taşıyan
Hulusi Bey: Şimdi yetmiş üç fırka meselesine gelince. Yine Cenab-ı Peygamber haber veriyor: “Beni İsrail yetmiş bir fırkaya, Yahudi zümresi yetmiş bir fırkaya ayrılmış. Nasranîler yetmiş iki fırkaya. Benim ümmetimde yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır.” Tabi soruyor sahabe-i kiram Diyor ki; “Ya Resulallah yetmiş üç fırkadan ehl-i necat yok mu?” “Biri ehl-i necattır, o da benim ve ashabımın yoluyla gidenler.” Şimdi işte şu mesele üzerinde durup da yarım yamalak pamuk ipliği ile İslam geçinenleri gücendirme zamanı değil. Onları bunları karıştırmak doğru değil. Madem kendilerini İslam’a mahsub etmişler, bizde diyeceğiz “Ey kardeşim” deriz. Onlara bile. Bunlar benim sözüm değil ha. Üstad Hz. bize öğütlerindendir. Onlardan da konuşurken mademki onlar zahirde Al-i beyt muhabbeti ile gidiyorlar. Onlara da o noktadan git. Bizde Al-i beyti severiz. Nedir bu ihtilaf? Siz Al-i Beyti seversiniz, bizde Al-i beyti severiz. Bir yakınlık vesilesi arayın diyor. Dahası var da Hıristiyanların dindar ruhanileri ile medarı münakaşa olan noktaları bırakın. Zaten işte bu işin önü açılırsa, bu engeller aradan çıkarsa ne olacak öbür tarafa gider. Hz. İsa geldiği zamanda iseviyyet dini tasaffi edecek. O zaman geliyor. İçinde hurafata ait şeyleri atacaklar. Muhammedilikle İsevilik arasında mucib-i münakaşa hiçbir şey kalmadığı vakit Hz. İsa cismani ve ruhani vaziyetiyle semavat âleminde hayatta olan. Yani kaçıncı hayattı o?
-: Üçüncü hayat.
Hulusi Bey: Üçüncü derece-i hayattan bu hayata tekrar gelecek. Fakat peygamber olarak değil. Son peygamber olarak gelen gelmiş. Kimdir? Hz. Muhammed (A.S.M). Hz. İsa’nın bu ikinci gelişi Hristiyanların kendisinden sonra İncil de olmayan şeyleri iseviyet dinine sokup, tüm hurafatla doldurdukları zamanda onu anlayacaklar Muhammediler ile arasındaki münakaşa işini bitmek üzereyken o da arasına girecek. Hz. Mehdiye ittiba edecek Peygamber. Peygamber mehdiye ittiba eder mi? Peygamber yahu. Peygamberliği için değil, velayeti için dönecek. Velayeti eksik kalmış onu tamamlayacak. Hadi buyrun bir kelime-i şahadet daha bakalım işimiz rast gelsin.
اَشْهَدُ اَنْ لآَاِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ
Kelimesi ile hitamlar nasip eylesin. Bir duracak yere gelde. Mütefennin hoca efendi çok sıkıldı.
-: Hazret-i Ali’nin hilafetinin teehhür etmesinin bir sırrı da şudur ki: Gayet muhtelif akvamın birbirine karışmasıyla, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın haber verdiği gibi, sonra inkişaf eden yetmişüç fırka efkârının esaslarını taşıyan o akvam içinde, fitne-engiz hâdisatın zuhuru zamanında, Hazret-i Ali gibi hârikulâde bir cesaret ve feraset sahibi, Hâşimî ve Âl-i Beyt gibi kuvvetli, hürmetli bir kuvvet lâzım idi ki, dayanabilsin. Evet dayandı… Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın haber verdiği gibi: “Ben Kur’anın tenzili için harbettim, sen de tevili için harbedeceksin!” Hem eğer Hazret-i Ali olmasaydı, dünya saltanatı, mülûk-u Emeviyeyi bütün bütün yoldan çıkarmak muhtemeldi. Hâlbuki karşılarında Hazret-i Ali ve Âl-i Beyt’i gördükleri için, onlara karşı müvazeneye gelmek ve ehl-i İslâm nazarında mevkilerini muhafaza etmek için ister istemez Emeviye Devleti reislerinin umumu, kendileri olmasa da, herhalde teşvik ve tasvibleriyle etbaları ve taraftarları, bütün kuvvetleriyle hakaik-i İslâmiyeyi ve hakaik-i imaniyeyi ve ahkâm-ı Kur’aniyeyi muhafazaya ve neşre çalıştılar.
Hulusi Bey: Kendileri olmasa bile. Kendileri mesela fasık vaziyetine girenlerde var. Fakat ahkâm-ı imaniyeye, ahkâm-ı islamiyyeye taraftar oldular. Onları korudular, himaye ettiler.
-: Yüzbinlerle müçtehidîn-i muhakkikîn ve muhaddisîn-i kâmilîn ve evliyalar ve asfiyalar yetiştirdiler. Eğer karşılarında Âl-i Beyt’in gayet kuvvetli velayet ve diyanet ve kemalâtı olmasaydı, Abbasîlerin ve Emevîlerin âhirlerindeki gibi, bütün bütün çığırdan çıkmak kaviyyen muhtemeldi.
DUA
سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ * وَسَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَلينَ * وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَمينَ
Cenâb-ı Hak ve Feyyâz-ı Mutlak Hazretleri, okunan Kur’anı kerim ve dersi Kur’aniden hasıl olan sevap hürmetine bütün hastalarımıza acil şifalar, dertlilerimize devalar borçlularımıza edalar, yolcularımıza selametler, cümlemize dareynde selâmet ve saadetler nasíb-i müyesser eyleye. Memleketimizi her türlü semavi ve arzi musibetlerden, beliyyeden hafiz ismi hürmetine muhafaza eyleye. Ahir-i akıbetimizi hayr eyleye. Dünyadan müfarakat zamanına kadar cümlemizi emanette emin eyleye. Tövbeye muvaffak eyleye. Burada iken kusurlarımızı idrak ettirip o kusurlardan dönüp onun affına layık bir vaziyete girmek müyesser eyleye. Bütün geçmişlerimize bahusus derslerinden fevkalede istifade ettiğimiz ve şu zamanın bütün yaralarına merhem olan mübarek Üstadımızın ruhunu şu meclisimizden haberdar eyleye. İki cihan serveri
لَوْلاَكَ لَوْلاَكَ لَمَا خَلَقْتُ اْلاَفْْلاَكَ
Mazharı
وَمَآ اَرْسَلْنَاكَ اِلاَّ رَحْهَةً لِلْعَالَم۪ينَ٭
ne mazhar Habib-i Kibriya, Serdar-ı şifah-ı evliya ve enbiya Hz Muhammedin-il Mustafa sallahu aleyhi vesselem efendimizin mübarek ruhlarını bu meclisimizden de haberdar eyleye. Memleketimizin ve gerek küremizin neresinde olursa olsun nurlarla iştiğal eden ehl-i imanı bu sa’ylerini meşkûr eyleye. Bu daireye, iman dairesine rağbeti artıra. İslam âlemi içerisinde isterse Hristiyanlık içerisinde bu nurların neşrini kolaylıkla kemala, evc-i kemala doğru ilerlete inşaallah. Bu hayat-ı dünyamızda nurlu yolda bizi bulunduran O Rahman ve Rahim olan Rabbimizden niyaz ediyoruz ki; bizi burada nasıl Kur’anın nuru etrafına, şu iman derslerinin etrafına topladı ise öbür âlemde de Habib-i Kibriya sallallahu aleyhi vesselemin “livahül hamd” adlı sancağı şerifi altında inşâallah eksiksiz cem eyleye, haşr eyleye. Bu hayattan berzah hayatına intikalımız sırasında, son nefesimizi de o mübarek kelime ki buyrun;
اَشْهَدُ اَنْ لآَاِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ
Bitirmek nasibi müyesser eyleye. Âmin. Âmin.
وَسَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَلينَ
٭وَالْحَمْدُلِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ اَلْفَاتِحَة مَعَ الصَّلَوَاةُ٭
PDF Dosyasını Okumak İçin Tıklayınız.
Bir önceki yazımız olan 36) 19. MEKTUB MUCİZAT-I AHMEDİYE RİSALESİNDEN DERS 1 başlıklı makalemizde mucizeiahmediyye ve ondokuzuncumektub hakkında bilgiler verilmektedir.