Sen Sünnet Bilmez, Mü’minin Artığı
Hulusi Bey; Çay önüme gelir Üstad da aklıma gelir. Böyle bir bardaktan kendisi almıştı, ayaklı bardaktan da bana vermişti. Benim gözüm ufak şeylerden doymaz diye. Hem konuşuyoruz, hem de çay içiyoruz. Çayı da kendi yaptı. Hani ben zabitim. Zabıt hiç şey yapabilir mi? Kendisi yaptı, hizmetçiler yok. Çağırdı seslendi kimse yok hepsi bir tarafa gitmişler. Çayı kendisi yaptı. Dediğim İki bardağa da koydu başladık içmeye, ben dibin de artırmak adet etmişim. Yine öyle bıraktım. Latifeyi her vesile veçhile severdi. Kardeşim dedi; “Sen sünnet bilmez.” Neyse aldım bitirdim. İşte o sünnet bilmez bir hatıra olarak kaldı. Sen sünnet bilmez. Yani sünnetlemiyorsun demek istiyor, bitirmiyorsun. Peki, bizim Bekir Beyde diyor ki; peki ya bu nedir diyor. Sen ya bir yudum, ya üç yudum alıyorsun sağındakine veriyorsun, bu nedir. Buda “sürül mümini şifaün” Hadis-i Nebevi ile sabit olan bir mes’eledir. Bende haşa diyecek değilim yani. Elhamdülillah imanda şekkimiz yok. İman şek götürür mü? Tereddüt, acaba ben mü’min sayılır mıyım? Onda şek yok. Bu da mademki böyle kabul ediyor. “sürül mümini şifaün” öyle ise bu şifa şeyinden hepsi istifade etsin. Ben diyorum ki; peki bir yudumda sizin içtiğinizden bana verin. Onu da vermiyorlar. Şimdi zat-ı aliniz fetva verin bu işe, bu caiz mi?
Hafız Abdullah Nazırlı; Şimdi hepsi birer yudum verseler, bitiremezsiniz.
Hulusi Bey; Yani mesela kendisi vermiyor ki bir yudum içeyim. Benim içtiğim teberrük oluyor. Bu olmadı.
Bekir Deveci; Hacı Efendi güzel söyledi efendim.
Hulusi Bey; Ne dedi?
Bekir Deveci; Herkes bir yudum verse bu kadar eder. Sen nasıl içeceksin.
Hafız Abdullah Nazırlı; Bir demlik olur.
Bir önceki yazımız olan 4)MANALAR KALBE NASIL GELİYOR başlıklı makalemizde manalarkalbe hakkında bilgiler verilmektedir.