62) EVLAD-I RESUL MESELESİ

62) EVLAD-I RESUL MESELESİ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Sevgili Kardeşim,

30 Mart’ta aldığım son mektubunuzla sıhhat ve afiyetinizi öğrendiğim için Allah’a hamd ve şükürler ettim. Bu mektubunuzun bir fıkrası beni çok müteessir etti. O da şudur. Oraya sıhhi durumundan dolayı gelmiş olan pek muhterem Seyyid Mehmed Efendi Hazretlerinin bu fakir için EVLÂD-I RESUL demesi münasebetiyle manevi evlâdlığa kabul edilmenizi istemenizdir.

Aziz kardeşim, lâakal on beş günde bir defa okunulması tavsiye buyrulmuş olan ihlas dersinde, ezcümle “Mabeynimizdeki münasebet şeyh ile mürîd münasebeti değildir. Mesleğimiz uhuvvettir, hıllettir, kardeşliktir. Kardeş kardeşe baba olamaz. …” denilmektedir.

Malumunuzdur ki ihlas dersi; Bizler gibi Kur’an şakirtlerinin rehber-i harekâtıdır. Ona muhalefet edilirse hılletin yüksek kulesinden düşmek ihtimali artar. Bize  اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ   fermanından gelen sırr-ı uhuvvet ve ihlas zevki kâfi gelmelidir. Ancak bir noktayı beyan etmek lazım gelir ki; o da yaşınız itibariyle elbette manevî evladım sayılırsınız. Fakat Kur’an’daki ferman-ı İlahi bütün müminleri kardeş saymakta, Cenab-ı Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de, “Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz” buyurmaktadır. Hatta merhum ve mağfur Erzurumlu Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi Hazretlerinin mübarek pederleri, Muhammed Lütfi Efendiyle biraderine evlatları olduğu halde kardeş diye hitap ederlermiş. Ne kadar dikkat çeker, değil mi?

Evlâd-ı Resul meselesine gelince, bu münasebetle birkaç söz söylemek lazım geldi;

1- Kur’anda 26. cüzde hucurat suresinin 13. ayetinde haseb ve neseb ile iftiharı red ile Allah’ın indinde en makbul kul, ondan ziyade korkandır, buyrulmaktadır.

2- Babamın dedesi ES SEYYİD MUHAMMED isminde bir zat imiş. Bu hususu merhum pederimden sormuştum. Bizim ecdadımızın oradan geldiğini rivayet olarak söylemiş, bir de merhum dedemin bir hastalığında Hazreti Ali Kerremallahu veche Efendimizin harika bir kerametini hikâye etmişlerdi.

Bu hususu merhum Üstad’tan da sual ettiğimde; “Âl-i Resul ikidir;

Birincisi; Hz. Peygamberin getirdiği şeriata ve sünnete temessük edenler,

İkincisi; Neseb-i âl’dir. Birincisine dâhil olduğuna şüphem yok.  İkincisine ise; ceddin SEYYİD MUHAMMED’in bir hakikati olmak icab ettiğini tahmin ederim. Hem, Ben yanımdakilere; HULUSİ’de bir asalet tezahürü var, o kürt değil, şimdiki türklere de benzemez derdim, onlarda beni tasdik ederlerdi.” mealinde bir cevabı yazmışlardı. İşte, size istemeyerek bu hususu yazmış oluyorum.

Hakikatte bu fakir, neseb itibariyle o mübarek nesle bir irtibatım vardır, demeye hayâ ederim. Ancak sünnet-i seniyye dâhilinde Âl-i beyte her mü’min gibi ben de ciddi hürmet ve muhabbet beslerim, derim.

3- اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ yani: “Kişi sevdiği ile beraberdir”, Hadis-i Şerifi muktezasınca Allah için edilen muhabbetin meyvesi ebedi hayatta, dâr-ı saadette daima beraber bulunmaktır. Derece ve makamları ne kadar ayrı da olsa, beraber bulunmaya mâni’ değildir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazretleri de bir anda yüz binlerce ümmeti ile cennette görüşecektir. Tafsilatını 28. derse (söz) havale ederiz.

Hem hayatlarında cennetle tebşir edilen on zat vardır. Diğerleri için böyle bir müjde yoktur. Cenab-ı Peygamber (s.a.v.)  Efendimiz bir hadislerinde: “Hiç kimse a’mali ile cennete giremez”, buyuruyorlar. Ashab-ı Kiram, “Ya Resululallah! Siz de mi öyle?” demelerine karşılık. “Evet, evet ben de öyle, ben de fadl-ı İlahi ile cennete gireceğim” buyuruyorlar.

Netice: A’male güvenilmeyecek, fadl-ı İlahiye güvenilecek. Günah düşünülüp, Rahmet-i İlahiyeden me’yus olunmayacak. Günahımız ne kadar çok olsa Rahmet-i İlahiyyenin, günahımızdan kat kat fazla olduğuna inanılacak.  Allah rızası için tutulan orucun, ahkâmı ile amel olunan Kur’anın, öyle olan kullara şefaati olduğu gibi, bu âlemde yekdiğerini Allah için sevenlerin, ilmi ile âmil olan ülemanın, evliyanın, şühedanın şefaatleri de olacaktır. Şefaat-ı uzma da Peygamberimiz (s.a.v.) efendimize aittir. Bu fakir gibi asi ve günahkârların çok şefaatçileri var. Meyus olmaya sebep yoktur.

4- Ahbabların sohbeti: Onların huzurlarını temin edecek. Meselâ; Kitaplarını okuyup neşretmek, hatıralarını anmak, onların ruhlarını tesrir edecek sevaplı amelleri işlemek. Meselâ; Kur’an veya hiç olmazsa Fatiha okuyup sevabını onların ruhlarına bağışlamak, onların rızalarına uygun hareketlerde bulunmak. Kur’an okurken veya dinlerken Kur’anı zaman-ı nuzülünü hatırlayıp o fermanı Sevgili Peygamberin (sav) lisanından dinler gibi, okunuyor gibi bir hali almak. Kitap veya risalelerini bizlere miras edenlerin, o eserleri o tür veya ondan bahis eden vaiz ve nasihatlarını dinlerken, o zatı manen bizimle konuşuyor gibi hissetmekle, fikir bu sahada çalıştırılıp işletilmekle o sohbet de mümkündür. Tecrübelerimiz ve kanaatlerimiz bu hakikata kat’i şahadet ederler. Mesele, fikri bu sahada çalıştırmak, Cenab-ı Haktan muvaffakiyet dilemektir. En basiti şudur ki; şu notları yazarken, ben seninle beraber olduğumu ve bu türlü konuşmayı bir manevi huzur içinde yaptığıma kaniyim. Yani; Seni fikren ihzar etmiş durumdayım. Şu sohbeti de o huzur içinde sessiz sedasız sadırdan satırlara intikal eden kelimelerle yaptığıma şüphe etmiyorum. Umarım ki bu ifadelerim sizi tatmin eder.

Bir şey daha hatıra geldi, onu da yazayım. Mesalâ; Bir hadis-i şerif Cenab-ı Peygamberden (s.a.v.) Hz. Eba Zer’e (r.a.) bir emir ve bir tavsiye okuyoruz. Biz, Hz. Eba Zer’in yanında huzur-u Resul’den o hadisi bir emir olarak dinlediğimizi tasavvur edersek diyebiliriz ki;  ELHAMDÜLİLLAH, HAZRETİ PEYGAMBERLE (s.a.v.) SOHBET ETTİM. İşte bu hakikatlara diğerleri kıyas edilebilir. Tafsilatı mübarek tefsirlere havale ederim.

Size hitap eden bu yazılarımı bitirirken şahsınızda ebeveyn, efrad-ı aile, diğer dost ve din kardeşlerimize selamet-i dareyn niyaz eder, mübarek dualarınıza ihtiyacımı bildirir, bir nevi muvasala demek olan muhaberenizi geciktirmemenizi rica ederim.

25/Zilhicce/1386

El Baki Elhubbu fillah

Hayır duanıza muhtaç ihtiyar kardeşiniz

İbrahim Hulusi

Orjinali indirmek için tıklayınız!

Bir önceki yazımız olan 61) ÜMİTSİZLİĞE MUKABİL YAZILMIŞ başlıklı makalemizde fitneiahirzaman; ümitsizlik hakkında bilgiler verilmektedir.