قال الله تعالى فى كتابه الكريم٭ اَسْتَع۪يذُ بِااللّٰهِ٭
اُتْلُ مَٓا اُ۫وحِىَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَۜ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِۜ وَلَذِكْرُ اللّٰهِ اَكْبَرُۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَاتَصْنَعُونَ٭ صَدَقَ اللّٰهُ العَظ۪يمُ٭
Ve kâle Resulullahi sallallahu ve sellem “esselatü mirac-ül mümin” ev kema kal,
Ey Müminler! Bir başkumandanın, rütbesiz bir askeri huzuruna alıp ona iltifat etmesi ve teveccüh göstermesi gibi bir nevi mirac demek olan namaz hakikatı da böyledir. Yani ehl-i iman namaz vasıtası ile rahmet eseri olarak Zat-ı Celil-i zül Cemal, Mabud-u Cemil-i zül Celal olan Rab’lerinin, Hâlık’larının, Malik’lerinin, Razık’larının huzuruna kabul ve iltifatına mazhar oluyorlar. Allahu Ekber diyerek namaza başlarken manen veya hayalen veya niyyeten iki cihandan geçip maddi alakaları atıp ve kendisi gibi, Hâlıkın nihayetsiz kulları olduğunu hatırlayıp Rabb-ül âlemine hamd edip, Rahman ve Rahim olduğunu ve hesap, ceza, mükâfat gününün maliki ancak o olduğunu O Rahmanirrahimin huzur-u manevisinde ilan edip اِيَّاكَ نَعْبُدُ hitabına yükselip kabiliyetleri nisbetinde lütfa ve ihsana nail oluyorlar.
Namazın hareketlerinde, her rekâtta beş defa Allahu Ekber demek, yalnız kalıp ile değil bütün azasıyla da namaz kılanları manen terakki ettirir. Huzur-u İlahiye yaklaştırır. Güya müsalli her Allahu Ekber dedikçe, miracı olan namazda bir basamak daha yükselir. Mevlidin Miraciye kısmında Habib-i Zişanına “Gel beru Ey Habibim” diye beyân edilen hitab-ı izzetinden namaz kılanlarımız o Habib-i Zişana ümmet olduklarını fiilen ispat etmekle hisselerini alabilirler. Yani Cenâb-ı Hakkın, Habibine hitabında o habibin hakikatlı ümmetlerinin de muhatab olduklarını anlar ve lebbeyk derler. İşte namazın şu kudsi hakikatinden manen, niyyeten, tasavvuren veya hayalen bir gölgesine veya bir şuaına nail olmak dahi bir saadettir.
İşte hac esnasında pek çok “Allahu Ekber” denilmesinin hikmeti de bundandır. Bir ordu kumandanının dairesindeki rütbesiz bir asker, nasıl o ordu kumandanı ile birlikte baş kumandanın bayramına gidip lütfuna nail olursa, farize-i haccı yapan bir hacı ne kadar âmide olsa manevi terakkiyata mazhar olmuş bir veli gibi bütün mevcudatın Rabb-i azimi, nihayetsiz Kerim ve Rahim olan Rabbine yüzünü ve kalbini çevirmiş kendisi gibi binlerle hacının “Allahu Ekber, Allahu Ekber” lerinden hasıl olan hararet, dehşet ve azamet ve heybet-i Rububiyeti “Allahu Ekber, Allahu Ekber” ile teskin etmeye çalışmaktadır.
Ve o “Allahu Ekber, Allahu Ekber” ile gözünün ve gönlünün gördüklerini veya tasavvur ettiklerini ilan etmektedir. Hacdan sonra bu hakikatler muhtelif derecelerde bayram namazlarında, yağmursuzluk zamanında Allah’ın rahmetine iltica maksadıyla kılınan namazlarda, Cuma namazlarında, cemaatle kılınan namazlarda bulunur.
Kurban bayramlarında arefe günü sabah namazından bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar yirmi üç vakitte ki namazın farzları arkasında ki tekbir-i teşrik denilen tekbirattaki manevi zevk her müminin malumudur.
İşte, namazı bizi Rabbimizin huzuruna çıkaran bir Burak, hitabına, iltifatına mazhar eden nurlu bir zikr-i ekber, fıtri, insani, İslami ve imani mukaddes bir ibadet bilelim de bu manevi farizayı, zimmetimizi gönül uyanıklığı ile zevkle, şevkle edaya çalışalım. Ve muvaffakiyeti Allah’tan dileyelim.
الاان احسن الكلام
Orjinal belgeyi indirmek için tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 172) MENFİ VE MÜSBET MİLLİYETÇİLİK MESELESİNİN NASIL ANLAŞILMASI GEREKTİĞİNE DAİR SUAL VE CEVABİ MEKTUP başlıklı makalemizde menfi milliyet hakkında bilgiler verilmektedir.