
Hulusi Bey
Hulusi Bey: Bir zaman böyle şunları koyarlardı buraya onu koydular mı kapılar kapanırdı. Yine mi zurna derdim. Zurna ile mi derse başlayacağız. O Halil Çalışkanın ölümünün sebebi neydi?
M. Sungur Abi: Efendim onlarda bir hastalık hâsıl oldu. Hastalık bilmiyorum nedir. Hastalıktan zayıfladı sonra vefat etti.
Hulusi Bey: Gürbüzdü hâlbuki.
M. Sungur Abi: Buyur. Gürbüzdü iyi. Babası gitti, kendisi gitti.
Hulusi Bey: Efendim!
M. Sungur Abi: Osman Çalışkan vardı babası.
Hulusi Bey: Evet. O şeyde iken de görüştük. Eskişehir’de de gördüm. Hacı Osman.
M. Sungur Abi: O efendim bir şey nakil ediyor kendisi.
Hulusi Bey: Hacı Osman mı?
M. Sungur Abi: Evet Hacı Osman. Mehmet Çalışkan var o biraderi Ceylanın babası. Bir gün evinde Hacı Osman böyle düşünüyormuş. Ya demiş: “Üstad Mehdi peki amma Üstad demiş kürt. Kürdistan da kürt. Hâlbuki araplardan olacak, seyyid olacak mehdi” böyle düşünüyormuş. O anda Üstadımız Ceylana demiş “git Osman’ı çağır, amcanı çağır.” Hemen eve geliyor onu şey ediyor. “Üstad seni istiyor” Biraz tabi telaş ediyor. Kapıdan geçer geçmez demiş. “Kardeşim ben Arap’ım aslen.” Necmeddin’de anlattı bir hadise, o Erzincan mahpuslarından birisi bu Re’fet’le beraber geçen Erzincan’da görüşmüşler. O da o zaman Eskişehir, Kastamonu’ya mı ne nefy edilmişmiş. Üstadımız çok böyle gezmiş de anlatmış, bir gün kalede iken beraber kendi de seyyidlerdenmiş herhalde. Birgün Üstadımız demiş buyurmuş ki demiş işte ismini unuttum “nedir senin nesebin aslın? Demiş “Kurban sen söylemezsen ben kat’iyyen söylemem. Evvela sen söyleyeceksin sonra ben söyleyeceğim” demiş o zat. Üstadımız da kardeşim benim anam Hz. Hasan sülalesinden geliyor.
Hulusi Bey: Ney.
M. Sungur Abi: Hz. Hasan sülalesinden geliyor, anam. Babam cihetinden Türkistanlıyım. Türkistanlıyım öyle buyurmuş. Babam Türkistanlı. Seyyid Salih Özcan var efendim O da anlatıyor şimdi. Ben Emirdağ’ında ziyarete gittim diyor. O zamanlar işte
Hulusi Bey: Tahiri mi?
M. Sungur Abi: Hayır Salih Özcan. Kendisi seyyid olduğu için Salih Özcan, ona anlatmış. Sormuş Üstadımız hangi şeydensiniz, hüseyni mi hasani mi? Hüseyni olduğunu söyledikten sonra bu mevzular konuşulurken rahmetli Zübeyir’i Üstadımız aşağıya göndermiş bir işe. Yalnız kalınca Salih’le beraber demiş kardeşim bende haseniyim buyurmuş.
Hulusi Bey: Bana Salih Özcan dedi ki: “Kardeşim ben de sen de ikimizde sadattanız.” Öyle dedi. Ahmet Kul vardı ya o şey diyordu, ben dedim “Tafsilatını şeyden öğren, Salih Özcan’dan öğren.” Hicaz’da görüştüğümüz vakitte Medine-i Münevvere’de, Salih Özcan’a demek ki onun üzerine bana çok yapıştı Ahmet Kul. Fakat ilk sözleri öyle değildi ilk, ilk görüştüğümüz zaman. “Manalar kalbe lisan-ı maderzadem olan evvela Kürtçe olarak geliyor, onu Arapçaya çeviriyorum, ondan sonra Türkçeye çevirip şey söylüyorum. Manalar kalbe evvela lisan-ı maderzadem olan Kürtçe olarak geliyor, onu Arapçaya çeviriyorum, ondan sonra Türkçeye çeviriyorum.” Fakat konuşmada da hiç aksaklık olmuyor. Bu zat geçen sene mi evvelki sene mi?
-: Üç ay evvel gelmiştik abi
Hulusi Bey: Üç ay
M. Sungur Abi: Birde beraber ayrıca geçen sene. Geçen sena beraberdik, üç ay evvel değil.
Hulusi Bey: Hacı Ağa niye yanmadın?
-: Buyurun.
Hulusi Bey: Yanmadı Hacı Ağa, niye acaba?
-: Emri mi bekliyor efendim.
-: Malatya’da ki Kardeşlerin selamları var.
Hulusi Bey: Malatya’dan. Allah gönderenden de getirenden de razı olsun.
-: Abi Antep’de ki kardeşlerin hepsinin selamları var.
Hulusi Bey: Aynı aynı Allah razı olsun hepsinden.
-: İhlasınızı duanızı istiyorlar.
Hulusi Bey: Dua benim. Ben cemaate havale ediyorum. Hem kifayetim yok, hem ehliyetim yok. Cemaatle dua ederiz. En çok da şu mariz asırda hastamız çok. Türbedar efendi! Şimdi sen hiç türbedarlığı kullanmazsın ama ben türbedar olduğunu biliyorum.
A. Yeğin Abi: Türbe olmayınca türbedarlık olur mu?
Hulusi Bey: Türbe vardı. Birde gelecek vardı. Şimdi biz İstanbul’da tahsil hayatında iken Eyyüp’e giderdik. Sultan Reşat daha sağ. Bir yere gittik bir hücre yapılmış. Altı serili kabir var, çukur öyle duruyor. Bir hafızda mütemadiyen okuyor. Sorduk kimin şeysi, padişahımız efendimiz hazretlerinin. Yani Sultan Reşat amcamızın eh. Kürtler ne derdi Reşo Reşo. Reşo hiç beğenmezlerdi Reşat’ın parasını. Nasıl Reşat gitti ondan sonra Reşat parası kıymetlendi. Ne ise o adam orda sorduk. Bu kabri kendisi için yaptırmış buraya defin edilecek. O adam da okuyor. Yani fırsat elde iken. Sonunda oraya gitti. Biz o zaman Azerbaycan’da idik vefatında. 1334 – 1918 o zaman 5. Mehmet gitti, 6. Mehmet tahta çıktı. O Mehmet Vahidettin 1334 senesi. O zaman İstanbul’da büyük bir yangın olmuştu. O zat onun da tesiri ile. Biraz şeyi de vardı. Tabiyet-i şiiriyeside vardı. Çanakkale zaferinden sonra fakat onlar hepsi defterimde gitti yaralandığım zaman hep kan içersinde idi kaldırdım attım. Şiirin hayalatından Kur’an münezzehtir. Sen ona bak şiire ehemmiyet verme. Yalnız şairlerden Hassanı galiba Peygamber met ediyor Hassan.
Bir önceki yazımız olan 13) ÜÇ DEFA BEŞ BİN ŞEFAAT MESELESİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.