154) YİRMİDOKUZUNCU MEKTUB/ALTINCI RİSALE OLAN ALTINCI KISIM  DERS – 3

154) YİRMİDOKUZUNCU MEKTUB/ALTINCI RİSALE OLAN ALTINCI KISIM DERS – 3

ADAD

Hulusi Bey

YİRMİDOKUZUNCU MEKTUB/ALTINCI RİSALE OLAN ALTINCI KISIM

DERS – 3

-: Elhasıl: Eğer Türk Milleti, yalnız altıncı taife olan gençlerden ibaret olsa ve gençlikleri daimî kalsa ve dünyadan başka yerleri bulunmasa, sizin Türkçülük perdesi altındaki firenk-meşrebane harekâtınız, hamiyet-i milliyeden sayılabilirdi. Benim gibi hayat-ı dünyeviyeye az ehemmiyet veren ve unsuriyet fikrini firengî illeti gibi bir maraz telakki eden ve gençleri nâmeşru keyf ü hevesattan men’e çalışan ve başka memlekette dünyaya gelen bir adama, “O Kürddür, arkasına düşmeyiniz.” diyebilirdiniz ve demeye bir hak kazanabilirdiniz. Fakat mademki Türk namı altında olan şu vatan evlâdı, sâbıkan beyan edildiği gibi altı kısımdır. Beş kısma zarar vermek ve keyflerini kaçırmak, yalnız birtek kısma muvakkat ve dünyevî ve akibeti meş’um bir keyf vermek, belki sarhoş etmek; elbette o Türk Milletine dostluk değil, düşmanlıktır. Evet, ben unsurca Türk sayılmıyorum; fakat Türklerin ehl-i takva taifesine ve musibetzedeler kısmına ve ihtiyarlar sınıfına ve çocuklar taifesine ve zaîfler ve fakirler zümresine bütün kuvvetimle ve kemal-i iştiyakla müşfikane ve uhuvvetkârane çalışmışım ve çalışıyorum. Altıncı taife olan gençleri dahi, hayat-ı dünyeviyesini zehirlettirecek ve hayat-ı uhreviyesini mahvedecek ve bir saat gülmeye bedel, bir sene ağlamayı netice veren harekât-ı nâmeşruadan vazgeçirmek istiyorum. Yalnız bu altı-yedi sene değil, belki yirmi senedir Kur’andan ahzedip Türkçe lisanıyla neşrettiğim âsâr meydandadır. Evet Lillahilhamd, Kur’an-ı Hakîm’in maden-i envârından iktibas edilen âsâr ile ihtiyar taifesinin en ziyade istedikleri nur gösteriliyor. Musibetzedelerin ve hastaların tiryak gibi en nâfi’ ilâçları, eczahane-i kudsiye-i Kur’aniyede gösteriliyor. Ve ihtiyarları en ziyade düşündüren kabir kapısı,

Hulusi Bey: Şimdi baştan söyle. Kaç taife,  altı sınıfı. Yazın yazın lazım olur ha. Milleti altıya ayırmak lazım. Bunların yalnız birisine faideli olan şey marifet değil. Diğerlerini milletten sayma.

-: Birinci ehl-i salahat ve takva

Hulusi Bey: Birincisi ehl-i salahat ve takva. Milletin altı kısmından

-: Birinci kısmı

Hulusi Bey: Dur.

-:  Ehl-i salahat ve takva.

Hulusi Bey: İkinci

-: İkinci kısmı, musibetzede ve hastalar taifesi

Hulusi Bey: Musibete uğramış ve hastalar

-: Taifesi

Hulusi Bey: Peki, üçüncüsü

-: İhtiyarlar sınıfı

Hulusi Bey: ihtiyarlar sınıfı, dördüncüsü

-: Çocuklar taifesi

Hulusi Bey: Çocuklar taifesi, beşincisi

-: Fakirler ve zaîfler taifesi

-: Fakirler

-: Ve zaîfler

Hulusi Bey: Evet.

-: Altıncı kısmı, gençlerdir.

Hulusi Bey: Gençler taifesi mi o da?

-: Gençlerdir diyor Efendim.

Hulusi Bey: Evet. Yazdın mı?

-: Üçüncüsünü kaçırmış.

Hulusi Bey: Üçüncüsünü kaçırdın mı?

-: Yalnız bu altı-yedi sene değil, belki yirmi senedir Kur’andan ahzedip Türkçe lisanıyla neşrettiğim âsâr meydandadır.

Hulusi Bey: Sen hangisindensin, bu altı taifeden? Sen hangisindensin?

-: Şimdi ihtiyarlıktayım.

Hulusi Bey: Vaay, yine ihtiyarlığı tam kabul etmiyor ha. Kayd-ı ihtiyatla. Nurettin Bey burada daha merak etme. Sen dün nasihat edeceksin yerini söyleyeceksin burda.

-: O bilir, bilir.

Hulusi Bey: Bilir, koynunda mı? Hacı Sabri öyle diyor, diyor ki yere gömmedi diyor koynunda duruyor. 

 -: Yalnız bu altı-yedi sene değil, belki yirmi senedir Kur’andan ahzedip Türkçe lisanıyla neşrettiğim âsâr meydandadır. Evet Lillahilhamd, Kur’an-ı Hakîm’in maden-i envârından iktibas edilen âsâr ile ihtiyar taifesinin en ziyade istedikleri nur gösteriliyor. Musibetzedelerin ve hastaların tiryak gibi en nâfi’ ilâçları, eczahane-i kudsiye-i Kur’aniyede gösteriliyor. Ve ihtiyarları en ziyade düşündüren kabir kapısı, rahmet kapısı olduğu ve i’dam kapısı olmadığı, o envâr-ı Kur’aniye ile gösterildi. Ve çocukların nazik kalblerinde hadsiz mesaib ve muzır eşyaya karşı gayet kuvvetli bir nokta-i istinad ve hadsiz âmâl ve arzularına medar bir nokta-i istimdad Kur’an-ı Hakîm’in madeninden çıkarıldı ve gösterildi ve bilfiil istifade ettirildi. Ve fukaralar ve zuafalar kısmını en ziyade ezen ve müteessir eden hayatın ağır tekâlifi, Kur’an-ı Hakîm’in hakaik-i imaniyesiyle hafifleştirildi.

            İşte bu beş taife ki, Türk Milletinin altı kısmından beş kısmıdır; menfaatlerine çalışıyoruz. Altıncı kısım ki, gençlerdir. Onların iyilerine karşı ciddî uhuvvetimiz var. Senin gibi mülhidlere karşı hiçbir cihetle dostluğumuz yok! Çünki ilhada giren ve Türkün

Hulusi Bey: İlhad demek inkâr etmek. Allah’ı, mukaddesatı inkâr etmek.

-: Senin gibi mülhidlere karşı hiçbir cihetle dostluğumuz yok! Çünki ilhada giren ve Türkün hakikî bütün mefahir-i milliyesini taşıyan İslâmiyet milliyetinden çıkmak isteyen adamları Türk bilmiyoruz, Türk perdesi altına girmiş firenk telakki ediyoruz! Çünki yüzbin defa Türkçüyüz deyip dava etseler, ehl-i hakikatı kandıramazlar. Zira fiilleri, harekâtları, onların davalarını tekzib ediyor.

            İşte ey firenk-meşrebler ve propagandanızla hakikî kardeşlerimi benden soğutmaya çalışan mülhidler! Bu millete menfaatiniz nedir? Birinci taife olan ehl-i takva ve salahatın nurunu söndürüyorsunuz. Merhamete ve tımar etmeye şâyan ikinci taifesinin yaralarına zehir serpiyorsunuz.

Hulusi Bey: Musibetzede ve hastalar.

-: Ve hürmete çok lâyık olan üçüncü taifenin tesellisini kırıyorsunuz, ye’s-i mutlaka atıyorsunuz. Ve şefkate çok muhtaç olan dördüncü taifenin bütün bütün kuvve-i maneviyesini kırıyorsunuz ve hakikî insaniyetini söndürüyorsunuz. Ve muavenet ve yardıma ve teselliye çok muhtaç olan beşinci taifenin ümidlerini, istimdadlarını akîm bırakıp, onların nazarında hayatı, mevtten daha ziyade dehşetli bir surete çeviriyorsunuz. İkaza ve ayılmağa çok muhtaç olan altıncı taifesine, gençlik uykusu içinde öyle bir şarab içiriyorsunuz ki; o şarabın humarı pek elîm, pek dehşetlidir. Acaba bu mudur hamiyet-i milliyeniz ki, o hamiyet-i milliye uğrunda çok mukaddesatı feda ediyorsunuz. O Türkçülük menfaati, Türklere bu suretle midir? Yüz bin defa el’iyazü billah.

Ey efendiler! Bilirim ki, hak noktasında mağlub olduğunuz zaman, kuvvete müracaat edersiniz. Kuvvet hakta olduğu, hak kuvvette olmadığı sırrıyla; dünyayı başıma ateş yapsanız, hakikat-ı Kur’aniyeye feda olan bu baş size eğilmeyecektir.

Ey efendiler! Bilirim ki, hak noktasında mağlub olduğunuz zaman, kuvvete müracaat edersiniz. Kuvvet hakta olduğu, hak kuvvette olmadığı sırrıyla; dünyayı başıma ateş yapsanız, hakikat-ı Kur’aniyeye feda olan bu baş size eğilmeyecektir. Hem size bunu da haber veriyorum ki: Değil sizler gibi mahdud, manen millet nazarında menfur bir kısım adamlar, belki binler sizler gibi bana maddî düşmanlık etseler, ehemmiyet vermeyeceğim ve bir kısım muzır hayvanattan fazla kıymet vermeyeceğim. Çünkü bana karşı ne yapacaksınız? Yapacağınız iş, ya hayatıma hâtime çekmekle veya hizmetimi bozmak suretiyle olur. Bu iki şeyden başka dünyada alâkam yok. Hayatın başına gelen ecel ise, şuhud derecesinde kat’î iman etmişim ki; tegayyür etmiyor, mukadderdir. Madem böyledir; Hak yolunda şehadet ile ölsem, çekinmek değil, iştiyak ile bekliyorum. Bahusus ben ihtiyar oldum, bir seneden fazla yaşamayı zor düşünüyorum. Zahirî bir sene ömrü, şehadet vasıtasıyla kazanılan hadsiz bir ömr-ü bâkiye tebdil etmek; benim gibilerin en âlî bir maksadı, bir gayesi olur. Amma hizmet ise, felillahilhamd hizmet-i Kur’aniye ve imaniyede Cenab-ı Hak rahmetiyle öyle kardeşleri bana vermiş ki; vefatım ile o hizmet bir merkezde yapıldığına bedel, çok merkezlerde yapılacak. Benim dilim ölüm ile susturulsa; pek çok kuvvetli diller benim dilime bedel konuşacaklar, o hizmeti idame ederler. Hattâ diyebilirim: Nasılki bir tane tohum toprak altına girip ölmesiyle bir sünbül hayatını netice verir; bir taneye bedel, yüz tane vazife başına geçer. Öyle de; mevtim,  hayatımdan fazla o hizmete vasıta olur ümidini besliyorum!..

Beşinci Desise-i Şeytaniye:

Hulusi Bey:

سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ * وَسَلاَمٌ عَلَى الْمُرْسَل۪ينَ * وَالْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ

 “TEKABBEL MİNNA Bİ HÜRMETİL SİRRI SURETİL FÂTİHATA MAAS SALAVAT”

تَقَبّلْ مِنّاَ بِحُرْمةِ الْسِرِّ سُورَةِ الفَاتِحَةَ مَعَ الصَّلوَاتُ

PDF Dosyasını İndirmek İçin Tıklayınız!

 

Bir önceki yazımız olan 153) YİRMİDOKUZUNCU MEKTUB/ALTINCI RİSALE OLAN ALTINCI KISIM DERS - 2 başlıklı makalemizde 29.mektub 6.risale hakkında bilgiler verilmektedir.