21) BAZI TENKİTLERE VERİLEN CEVAP!

21) BAZI TENKİTLERE VERİLEN CEVAP!

Bir kardeşimizin seyahat intibalarında, muhtelif yerlerdeki kardeşlerin kanaat ve davranışlarını nokta-i nazarına uygun görmeyerek tenkit etmesi üzerine verilen cevaptır.(1)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Kardeşim! Son seyahatinizden mahall-i ikametinize dönünce yazdığınız mektubu aldım. Cevap versem gücendirmek ihtimalini ve cevap vermezsem Hakkın hukukunu müdafaa etmemiş olacağımı düşündüm. Cevap vermeye karar verdim. Bakalım kalemimden ne zuhur edecek.

Evvelen: “Tenvirler” adlı kitabı görmedim. Sordum, burada bir zatta varmış.  Ona içinde siyasi efkâr var mı? dedim, var dediler. Müsait zamanımda belki görürüm. Fakat siyasetle uğraşmak Kur’anın şakirtlerine zarar getirir. Üstadımız da siyaseti terk etmişlerdi. Siyasilerin propagandalarına alet olmaktan Allah’a sığınmak gerek.

Not: Sonradan kısmen okuttum, içindeki yazılar Üstad hazretlerine aittir.  Sonradan ilave olmadığını anladım. (1)

Saniyen: Tarihçe-i hayat, müellifi müşarünileyhin sebavetinden ahir ömrüne yakın zamana kadar başından geçen şeyler mecmuasıdır. Merak edenlerin okumalarında mahzur yoktur. Faide de vardır. Fakat Tarihçe-i hayat iman-i tahkiki dersleri olup Kur’anın bu mariz asrın hasta unsuruna (İslam milletine) ve alil müslim fertlerine hem şafi ve hem vâfi Nûr külliyatından ma’dud değildir. Bu noktada tercih hakkı külliyatındır.

Salisen: Lahika mektuplarının umumu 27. mektubun lahikasıdır. 27. mektup ise, bu biçarenin mebde-i hizmetteki gayet basit ve sönük fakat ihlaslı birkaç intibaı ile Üstadın, Hulusi-i Sani dediği Bedreli El-Hac Hoca Sabri rahmetullahi aleyhin yazılarıdır. Ondan sonra lahika mektupları çoğalmış, mecmualar teşkil edecek hale gelmiştir. Bu mektuplar şakirdlere aittir. Bunları Mektubat-un Nur ile bir seviyede tutmak muvafık olmaz. Çünkü Mektubat-un Nûr, şakirtlerin suallerine veya mukadder suallere cevaplar mahiyetindedir. Lahika mektupları ise şakirdlerin eserler hakkındaki intiba’larıdır.

Mektubat-un-Nur: Sailleri cevab-ı sevab ile memnun eder. Çok hakikatları da tazammun eder. Umuma da menfeatli dersler olup, Külliyat-ı Nûr şeceresinin münevver meyvelerini teşhir eden çok ehemmiyetli dallarıdır.

Rabian: Aciz şahsım ve naçiz hizmetim hakkında, nereden ve kimden gelirse gelsin medihlere sahip çıkmak haddim ve hakkım değildir. Şahsıma ait kusurlarımı da hiç kimsenin alel-amyâ taklide kalkışmaya hakkı olmadığı gibi pürkusur bir biçareyi hata etmez telakki etmeleri de hiçbir âkil tarafından kabul edilemez.

Hamisen: Üstadın ders okumak ve okutmak usulünü ileri sürerek, bizim ders ve sohbet ve müzakere usulümüzü ona uymadığı için kabule yanaşmamak istiyor. Üstad derse başladığı zaman salavat-ı şerife ve hadis-i şerif okumuyormuş… ilahir. Bende onu taklit edeceğim diyorsunuz. Bu hususta biraz izahat da bulunacağım. Onları insaf ile tetkik ettikten sonra dilediğiniz gibi harekette serbestsiniz.

1- Üstad Hazretleri müelliftir. Eserler ilham mahsülüdür. O zat; Kadîr ve Hakîm-i mutlak olan Allah’ın izniyle ve Hakîm ismine mazhar olarak hizmete sevk edilmiştir. Bakarım bir mes’ele-i imâniye kalbe gelse iki yüz ayet birden imdada geliyorlar, yani gönderiliyorlar.” dediğine bizzat şahit olduğum bir zatla, yani sırr-ı i’caz-ı Kur’anı daima almaya ve vermeye müheyya bir ma’nevi radyo istasyonunda ki zatla nasıl kendimizi kıyas edebiliriz? Biz biçareler, menba-ı Risaletten daima feyz almaya ve aramaya muhtacız ve mecburuz. Bundandır ki tefeyyüze muvaffak olmak için o merkez-i risaletle ma’nevi bir muvasala çaresini arıyoruz. Salavat ve hadislere bu sebeple müracaat ediyoruz. Ve binlerle Hamd-ü senalar olsun ki bu sayede faideleniyor ve faidelendiriyoruz.

Bir araya gelişte mevcudun hepsine okutmak, ancak okuma bilenlerle, okumayı dürüst yapacaklarla mümkündür. Zaten değişik zatlara okutturuyoruz. Nadiren İlmühalden bazı mes’eleleri bahsetmek ise ancak faidelidir. Maalesef gençlerimiz ilmühalden çok zaifdirler.

2- Üstad hz. kendisine ilham olunan eserleri okuyor veya okutturuyor. Bana bir defa “KARDEŞİM BENDE SENİN DERSİNDE BULUNMAK İSTİYORUM” dedikten sonra benim mahcub halimi görünce, “Kardeşim! Ben demiyorum ki ben üstadınız değilim. Fakat SAİD olarak senin dersinde seni dinlemek istiyorum.” diye izah etmiştir ki, bu izahın manası da onun okumasını aynen taklit değildir. Onun Nurlu eserlerinden faidelenmek çaresini aramaktır.

Hem Zat-ı Risalete Salavat-ı şerife getirmek, tek başına bir tarik-i hakikattır. Hem Peygamberimiz aleyhissalatü vesselam “Benim üzerime çok salavat getiriniz” diye emir buyurmuş. Üstad hazretleri de bunda ki hikmeti eserinde beyan etmiştir.

3- Benim sohbetlerde okuduğum salavat-ı şerife(2), merhum pederimin hayatında senelerce devam ettiği bir salavattır. Ve hakkında:

مَنْ  قَرَأَ صَبَاحاً وَ مَسَاءً وَجَبَتْ لَهُ الشَّفَاعَةُ يَوْمَ القِيَامَةِ

bir kimse sabah ve akşam bu salavatı okursa kıyamet gününde ona şefeat olunur. Yani, şefaati hak eder(1), rivayeti vardır. Bu salavat-ı şerifeden yalnız bir kelimeyi aslından Üstad hazretleri tebdil buyurmuş. Rivayet hakkında da “Görmemişim ama içindeki parlak kelimeler bu rivayete layık olduğunu gösteriyor.” diye cevap vermişlerdi. İşte okumamızın sebebi budur. Herkese bir mecburiyet yükletilmemiştir.

4- Bir rüyay-ı sadıkada manevi makamına girdiğim zaman günde iki defa beni göreceksin tarzındaki emirlerini kendilerine arz ve tabirini ricama karşı “BEN HER SABAH SENİ YANIMDA HAZIR EDECEĞİM, AKŞAMLARI DA BEN SENİN DERSİNDE BULUNACAĞIM” diye tabir buyurmuşlardı. İşte Lillahilhamd vefatlarına kadar bu hal devam etti. Kim ziyaretine gitse, Hulusi sabahleyin burada yanımda idi, buyurmuş. “VE DERSLERİMİZDE DE MANEN HAZIR OLDUĞUNA HİÇ ŞÜPHEMİZ KALMAMIŞTIR. VEFATLARINDAN SONRA DERSLERDE MA’NEVİ BİR İNAYET HİSSETMEKTEYİM. DERSLERİN ÇOK FEYİZLİ OLUŞU DA BUNDANDIR.”

5- Bu fakirde tahsil hayatımdan başlayan hususi bir meyelan-ı hayr vardır. Şöyle ki; Bildiğimi bilmeyenlerden esirgememek onlara şefkatle ve hislerini rencide etmeden yardım etmek hususudur. Bunda yalnız vicdani bir zevk duymayı kâfi görüyor, kimseden asla ne maddi, ne de manevi bir karşılık beklemiyorum. Orduda bulunduğum zamanlarda zabitan ve efrada maddi ve mesleki hususları en iyi ve en ameli bir şekilde öğretmek, maneviyatlarını da takviye etmekten asla hâli kalmadım. Elhamdülillahi hâzâ min fadli Rabbi.

Hizmet-i Kur’aniyeye bidayette yalnız yazmak ve okumakla devam ettim. Sonradan kaderin sevkiyle bugün takip ettiğim usulü tatbike başladım ve

خَيْرُ اْلنَّاسِ أَنْفَعُهُمْ لِلْنَّاسِ  veya  خَيْرُ اْلنَّاسِ مَنْ يَنَفَعُ النَّاسِ

İnsanların hayırlısı insanlara menfaati olan kimsedir” veya “İnsanların hayırlısı insanlar için ziyade menfaatli olan kimsedir.”(1) hadislerini rehber ittihaz ettim. Hiç kimsenin kanaatine müdahaleye hakkım yoktur.

OKUMAK ÖĞRENMEK İÇİNDİR. ÖĞRENMEK BAŞKALARINA ÖĞRENDİĞİNİ YA YAZI İLE VEYA LİSANEN SÖYLEYEREK NAKLETMEK İÇİNDİR. Bir şey anlamadan okumak, okuyana bir faide getirmeyeceği gibi dinleyenlere de faideli olmayacağını tecrübelerimle anlamış bulunuyorum.

6- Kimseden sevmek, hürmet ve medih beklemiyor, daima hüsnü zanna layık olmadığımı, hayır duaya muhtaç bulunduğumu beyan ediyorum.

7-Üstad’ın tam taklidi bizler için kanaatimce imkânsızdır. Mümkün olan, onun bize mirası olan eserlerine sahip çıkmak ve ihlas düsturlarını tam kavrayıp icra için himmetimizi buraya teksif ve 26. Mektubun 10. mes’elesindeki dost, kardeş ve talebe şartlarını elde etmek olmalıdır.

Hulasa-i kelam:  وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا  fermanını dinleyelim. Hizmet-i imaniyede bulunanların fer’i meselelerdeki nokta-i nazarımıza uymayan kabil-i afv hatalarıyla meşgul olmayalım ve araştırmayalım ve haklarında Hıristiyanlara mahsus “taassub” tabirini kullanmayalım. Afv ve safh ile muamele edelim. İhlas düsturlarına sadakat ve enaniyetten şiddetle teberri, edelim. Zalimlerin ehl-i imana müteveccih ve her gün artmakta olan tazyikatı altında taht-el arz kömür ocaklarında çalışan amelelere benzeyen kardeşlerimize şefkatle muameleyi kendimize rehber edelim ve böyle ufacık şeylerin münakaşası ile vaktimizi zayi etmeyelim.

Biz ne muallimiz ve ne de müderris, belki şakirdiz, talibiz. Müderrisimiz maddeten aramızda değil, manen aramızda ve eserlerinin satırları arasındadır. Öğretme usulü herkeste ayrı olur. Gayeye vusül için tecrübelerden istifade edilirse muvaffakiyet artar.

Erhamürrahiminden medet, inayet, hidayet ve tevfikin devamını ve ihlas-ı etemme muvaffak olmamızı dileyerek hatm-i kelam ediyorum.

El Baki Huvel Baki El baki El Hubb-u fillah

Dai-i muhlisiniz

İ. Hulusi Yahyagil

 

  • Hulusi Bey, mektubu muhataba gönderdikten sonra umuma neşrederken bu ekleri yapmıştır.
  • Hulusi Bey’in kendi el yazısı ile yazmış olduğu Salavat-ı Şerife PDF dosyasının (indir) sonuna ilave edilmiştir.

 

Orjinalini indirmek için tıklayınız!

Bir önceki yazımız olan 20) NURLAR İLHAM MAHSÜLÜMÜDÜR, BAŞKA ESERLERİ OKUMAK, NURCU TABİRİ, SOLCU VE ANARŞİSTLERE KARŞI TAVR-I HAREKET NASIL OLMALIDIR, CEVAPLARI başlıklı makalemizde başkaeserleriokumak, Nurcutabiri ve Nurlarilhammahsulumudur hakkında bilgiler verilmektedir.