اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz ve Sıddık Kardeşim!
14 Aralık 1976 tarihli mektubunuza cevabım:
Yazınızda bahsi geçen madde madde sıraladığınız yazılar Üstadın hayatında bize de gelmişti. O zamana mahsus olmak üzere öyle bir davranış lazım idi ki onlar yazıldı ve tavsiyede edildi.
Tahsin Tola’nın 1957 senesinde Bingöl’den mebus çıkması için merhum Hakkı Tığlı ve diğer bir zat Üstadın emriyle de elinden geldiği kadar çalışsın. Çünkü Tahsin Tola elli mebusun işini görmüştür mealinde iki mektup gelmişti. Yani Risale-i Nur’a faideli olmayı çok ehemmiyetli mütalaa ettiği için bu tavsiyeyi yapmıştı, kanaatindeyim. Size tenvirleri yazan Abdulkadir Badıllı’nın Sebil dergisine cevabını da leffen takdim ediyorum. Size de gelmiş ise bunu bana iade ediniz, gelmemişse suretini çıkarıp alınız. Matbu yazıyı bana gönderiniz. Birinci meseleye cevabım bu kadardır.
İkinci meseleye gelince rüyayı gören benim. Genç ve sarıklı zat, bildiğiniz Hacı Azizin Hafız Mustafa Efendi merhumdur. Hafız Mustafa’yı Üstad bir numaralı talebe olarak kayd ettiğini ilk ziyaretimizde orda hazır olduğu halde söylemişti. Ben rüyayı Üstad’a yazarken “Hafız Mustafa merhuma benziyor” dese idim tabiri başka türlü olurdu. Bu tarzda nakil etmedim. Belki hata ettim. Tabiri, birçok gençleri ümide ve gayrete getirdi. Hafız Mustafa kendi gelişi güzel Kur’an hattı ile Risale-i Nur’un mukaddematını, Küçük Sözler’i bir deftere yazmış ve bana göstermişti. Ama yazısının çirkinliği beni dikkatle bakmaya sevk etmemişti. Bir tabak içerisinde bana leblebiyi ye diyerek ikram etti. Benim elimi leblebiye uzatmam Risale-i Nur’un intişarına parlamasına zahiri bir vesile olmuştur. Hafız Mustafa efendinin sakalsız görünüşü meczubiyetinin yani ehli-i hal olmasının rüya âleminde çocuklar gibi laubali bir tarzda Üstad’la görüşmesi şeklinde görünmesidir. Bence hakikat ve tabir böyledir. Fakat üstadın rüyayı tabir etmesi muhakkak doğrudur ve hikmetlidir. Ona müdahaleye zerre kadar hakkım yoktur. Benim rüyayı yeniden tabire de hakkım yoktur. Yalnız şahsi kanaatim böyledir. Başka birini bilmiyorum. Herkes bu meçhulü bir şahsa atf edebilir. Kimsenin kanaatini de tenkit ve tekzip edemem.
Üstadın vazifesini devralmak mevzuu bahis olamaz. O zat böyle bir hizmete kader-i ilahinin tensibi ile getirilmiştir. Her yüz başında bu ümmetin başına bir müceddid göndermek ilahi bir tavziftir. O yüz senesinin ise Allah u âlem hicri 1300 senesinin sonu 1400 senesinin başı olmak iktiza eder. O zat gelirse nurları takip edeceği Kur’ani ve imani hizmete bir rehber ve esas yapacaktır. La yâlem ül gaybe illallah. Şahsi kanaatim bundan ibarettir. Rahmet-i İlahiye sonsuzdur. BİZLER VE UMUM MÜSLÜMANLAR, MÜMİNLER BÖYLE BİR ZATI RAHMET-İ İLAHİYEDEN BEKLEMEKTEYİZ.
Üstadın varislerim dedikleri ise onları hizmete teşvik için söylenilmiş bir iltifat mahiyetindedir. (Talebe olmanın şartı Sözler’i kendi malı ve telifi gibi bilip sahip çıkması denilmesi kâfi bir izahtır.)
Soranlara sizinle ve muhterem ailenizle alakalarını devam ettirenlere binler selam ve dareynde saadetler niyaz ederim.
El Baki El Hubbi Fillah
Muhibbi Muhlisiniz
Bu yazıyı çok ihtisar ettim ve gönderdim.
25/12/76
Orjinalini indirmek için tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 28) SARIKLI GENÇ başlıklı makalemizde MEDHİDEZEMMİDEBİRTUTARIM; sarıklıgenç; dedikodu hakkında bilgiler verilmektedir.