بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
RİSÂLE-İ NÛR HİZMETİNDEKİ MUHTEREM TALEBE KARDEŞLERİME AYNI HİZMETİN ÇOK KUSURLU İHTİYAR BİR HÂDİMİ OLARAK BİRKAÇ MADDEYİ AŞAĞIYA YAZIYORUM
1 – Muhterem kardeşlerim, sık sık ihlâs risalesini okuyunuz ki hizmetin zararına ihlâssızlığa düşmeyesiniz.
2 – Mesleğimiz bütün ehl-i imânla uhuvvet esasını istihdaf ettiğinden yanlış düşünenleri tel’in ve tekfir etmeden o gibilere acıyıp dua edesiniz.
3 – Risâle-i Nûr’u câmilerde okumakta nasip olmuştur. Okuyucuları ve sesi verecek talebeleri, Ayetleri, Hadisleri hatta Türkçeyi gayet doğru okuyanlardan ve ders mevzularını umuma faideli ve su-i tefehhüme sebep olacak ilave ve indî mütalaalardan âri olarak seçmelisiniz.
4 – Hadislerin, metinlerden ziyade meallerini okumayı tercih etmelisiniz.
(Son zamanlarda bu tarz okumalar mahâllen men edildiğinden hususi ikametgâhlarda okumaya devam edilmelidir.)
5 – Bulunduğunuz mahâlde Risâle-i Nûr’u ve talebeleri tenkit eden ehl-i ilim varsa o gibilerin enaniyet-i ilmiyelerine dokunmadan ıslahlarını Allah’a havale etmeli ve kendilerine zahiren hürmette kusur etmemelisiniz.
6 – Risâle-i Nûr; elbette Kur’anın hakikatli bir tefsiridir. Asırlarında ümmete birer hidayet meş’alesi olan selef-i salihinin büyüklerinden başta GAVS-I AZAM, ŞAH-I NAKŞİBEND, İMAM-I RABBANİ, İMAM-I GAZALİ Kaddesallahü Esrarehüm Hazeratı gibi kudsi zevatın hizmetlerine muadil olan, pek mübarek bir eserdir. Kendilerini âlim addedenler insaftan nasipleri varsa, Risâle-i Nûr’un dersine muhtaçtırlar ve kendilerini şeyh ve mürşit sananlar hakikat ve irfan arıyorlarsa, Risâle-i Nûr onlara da kafidir, tecrübesi insaf ile tetkikten anlaşılır.
7 – Risâle-i Nûr şakirdleri; bu zaman şahıs zamanı değil, cemaat zamanıdır. ENE vakti değil, NAHNÜ vaktidir. TEFRİKA zamanı değil TEVHİD NÛRU altına, LİVÂ-İ AHMEDİYE (S.A.V) zılline toplanmak zamanı olan zamanımızda bu kaideyi ihlal etmemelidirler.
8 – Risâle-i Nûr şakirdleri; asâyişe, huzur ve sükûna lafzen değil hâlen de hizmet ettiklerini göstermek için, Üstadın razı olmadığı hareketleri, Mesela: Üstad, ahir zamanın beklediği MEHDİ dir, fülan da onun vekilidir…. gibi iddiaları asla yapmamalıdır. Bu gibi davalar tamamen mutabık ve muvafık da olsa Nûr’un asli mesleğine zıddır. Risâle-i Nûr şakirdlerine yakışan itidalli harekettir. Sure-i Asr’daki وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ fermanına uymaktır.
Hülâsa: Her talebe, “Ben Elhamdülillah mü’minim. Risâle-i Nûr’un ve Kur’anın aciz bir hizmetkârıyım, siyasetten nefret ederim, bütün ehl-i imanı kendime kardeş biliyorum. Vazifem vüs’um nisbetinde, nefsimden başlayarak Kur’anın bu asırda ki ehl-i imânın kalbî ve ma’nevi marazlarına, merhemlerinin istif edildiği Nûr’lardan istifaza etmek ve ettirmek olduğunu kat’i bilmeliyim” demelidir.
Madem ki; siyaset umum-ül belva hâlinde bütün millete sirâyet etmiştir. Risâle-i Nûr’dan tefeyyüz edenlerin, en yukarı teşkilattan en küçük daireye kadar bulunduklarını kabul etmek zarureti vardır. Hem en küçüğünden en büyüğüne kadar, bütün cemiyyet ve teşekküllerde velev bir iskemlesinde ma’nevi bir mümessil bulundurmak ve bir ferd olarak intihablarda İmân ve Kur’an mizanı ile idareyi ele almak isteyenleri tartarak notlarını, reylerini ona göre kullanmak suretiyle bitaraflığı değil, Hakka taraftarlığı göstermek her mü’minin hâsseten Nûr şakirdlerinin vazifeleri olduğunu bilmeli ve bundan başka siyasetle iştigal olunmamalıdır.
Bu yazı kimindir? diyen Nûr talebesine cevaben: Senindir ve bütün Nur talebelerinindir, deriz vesselam.
El Baki El Hubbi Fillah
Muhibbi Muhlisiniz
İ. Hulusi Yahyagil
Orjinalini indirmek için tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 14) ÜSTAD HAZRETLERİNİN VEFATINDAN SONRA TAZİYE VE TESELLİ başlıklı makalemizde hulusiyahyagil, taziye ve üstad hakkında bilgiler verilmektedir.