155) ALMANYA’DAKİ BİR NUR HADİMİNİN MEKTUBU DERS -1

155) ALMANYA’DAKİ BİR NUR HADİMİNİN MEKTUBU DERS -1

ADAD

Hulusi Bey

ALMANYA’DAKİ BİR NUR HADİMİNİN MEKTUBU DERS -1

Hulusi Bey:

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ عَيْنِ الْعِناَيَةِ كَنْز ِالْهِداَيَةِ اِماَمِ الْحَضْرَةِ اَمِينِ الْمَمْلَكَةِ طِراَزِ الْحُلَلِ ناَصِرِالْمِلَلِ تاَجِ الشَّرِيعَةِ سُلْطاَنِ الطَّرِيقَةِ بُرْهاَنِ الْحَقِيقَةِ زَيْنِ الْقِياَمَةِ شَمْسِ الشَّرِيعَةِ شَفِيعِ اْلاُمَّةِ عاَلِى الْهِمَّةِ كاَشِفِ الْغُمَّةِ يَوْمَ الْقِياَمَةِ سِراَجِ الْعاَلَمِينَ.

اَللّٰهُ عاَصِمُهُ وَ جِبْرِيلَ عَلَيْهِ السَّلاَمُ خاَدِمُهُ وَالْبُرَاقُ مَرْكَبُهُ وَقاَبُ قَوْسَيْنِ مَقاَمُهُ وَالْمَعْبُودُ مَقْصُودُهُ شَمْسُ الضُّحَى بَدْرُ الدُّجَى نُورِ الْهُدَى خَيْرِالْوَرَى اِماَمِ الْمُتَّقِينَ اَصْفَى اْلاَصْفِيَآءِ مُحَمَّدِنِ الْمُصْطَفَى صَلَّى اللّٰهُ تَعَالَى عَلَيْهِ وَ سَلَّمَ قِبْلَةِ الْعاَرِفِينَ وَكَعْبَةِ الطَّآئِفِينَ وَحَبِيبِ رَبِّ الْعاَلَمِينَ وَعَلَى اَلِهِ وَاَصْحاَبِهِ وَ عِتْرَتِهِ الطَّيِّبِينَ الطَّاهِرِينَ وَسَلِّمْ تَسْلِيماً كَثِيراً ياَ رَبَّ الْعاَلَمِينَ اَمِينَ.  

-:  Ebu Hureyre radiyallau anh’den: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Bir kimse Hacceder ve Hac esnasında fena lakırtı söylemez ve büyük günahlardan çekinir, küçük günahları işlemekte ısrar etmezse, o kimse, günahlarından arınarak annesinden doğduğu günkü gibi Hac’dan döner.”buyurdu.(1)

(1) Kul hakkına ait günahlar affolunmaz. diyor, haşiye koymuş.

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem:

 “İki umre arasında işlenen günahlara (son umre) kefarettir, makbul bir Haccın mükâfatı ise ancak Cennet’tir.” buyurdu.

Aişe radiyallahu anha’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’e dedim ki “Amellerin efdali olarak cihadı görüyoruz. Öyle ise mücahade etmiyelim mi?” Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: “Öyledir amma cihadın efdali de Hacc-ı Mebrur’dur.” buyurdu.

Hulusi Bey: Hacc-ı Mebrur.

-: Evet.

Hulusi Bey: Yani, Hacc-ı Mebrur’dan maksad ne? Makbul olan Hac, adabına layıkıyla yapılan hac. Mebrur, mebrur’a bak.

-: (Genç ezber okuyor)

 “Ey insan! Senin elinde bulunan nefis ve malın senin mülkün değil, belki sana emanettir. O emanetin mâliki, her şeye kadîr, herşeyi bilir bir Rahîm-i Kerim’dir. O senin yanındaki mülkünü senden satın almak istiyor. Tâ senin için muhafaza etsin, zayi’ olmasın. İleride mühim bir fiyat sana verecek. Sen muvazzaf ve memur bir askersin. Onun namıyla çalış ve hesabıyla amel et. Odur ki, muhtaç olduğun şeyleri sana rızk olarak gönderiyor ve senin tâkatın yetmediği şeylerden seni muhafaza eder.

-:

RİSALE-İ NUR HİZMETLERİNİ YÂDA GETİREN FEDAKÂR BİR NUR TALEBESİNİN MÜNİH’TEN YAZDIĞI MEKTUBDUR.

9/12/1974 – Münih

Çok Aziz Ve Muhterem Kardeşim!

Sizlere sesleniyorum. Almanya’dan, Amerika’dan, Japonya’dan, Mekke’den ila ahirihi Cenab-ı Hak artık dünyayı bize Medrese-i Nuriye eylemiş. Bazen hususi dünyam ile baş başa kaldığım zamanlar, size geliyorum ve eski günleri yine sizinle beraber yaşamaya çalışıyorum. Orada nurun hüküm ferma olduğu semadan yıldızlar gibi avalimi-i gaybiye’den güneşler misal parıldayan medrese-i nuriyenizi ve içindekileri ve orada tanıdığım abi ve kardeşleri bu nakıs hayal dünyama alıp tahattur etmeye çalışıyorum. Cumartesi geceleri oraya cem olan nur simaları tekrar temaşa edebilmek için o muhabbet-i nurda bulunabilmek için, giriş kapısının kapıcısı olsam, nurun hakaikini dinlemeye gelenleri karşılasam diye nefsim rıza gösteriyor. Şu fani dünyada maddi ilimlerin harika icatların gölgesinde insan manen nisyan perdesi altına girmeye mahkum oluyor. Dolayısıyla birbirilerine karşı bir muhabbetleri bulunsa da, biz daha ziyade mahbubudunda ki zevk, menfaat ve lezzeti cihetiyle bir dostluk oluyor. Bu ise asla hakiki bir uhuvvete, kardeşliğe, rıza-i ilahiye uygun sevgi olmuyor. Bunu herkes kendi nefsinde ve müşahhas delillerini görmek suretinde tasdik edebilir. Fakat şimdi temaşa ediyoruz ki her gün çoğalan ve daha birçoğunun suretini görmediğim, tanımadığımız halde riyasız ve latif bir muhabbetle şahsen tanımadığı kimselere dâhiliz. Manen müteveccih olduğunu nihayetsiz bir sürur içinde müşahade ediyor. Bu katıksız sevginin menba-ı ancak tefsir-i Kur’ani olan nurlardan olduğunu biliyorum. Bazen düşünüyorum bu uhuvvete medar olan unsurlar ne olabilir, nedir? İnsan elbette ebed için yaratılmış ve fıtratı mütamadiyyen ebediyeti istiyor. Ve onda mevcud olan bir takım letaif, ancak ebediyetle tatmin oluyor. Ancak Sani-i Zülcelale ubudiyet ile itaatle ferah ve rahatlık buluyor. Onun dergah-ı semadaniyyesine iltica etmekle, meşağili dünyeviyenin verdiği sersemlikten bunalan ruh-u beşer ancak onun huzur-u kibriyasında teneffüs edebiliyor.

Hulusi Bey: …

-: Şimdi bize iman nimetini ihsan eden mabud-u lemyezele yüzbinler şükrediyoruz. İtiraf ediyoruz ki: iman nimetlerin en güzeli ve en azimidir. Ve şimdi anlıyoruz ki: Hakiki lezzet ve saadet yalnız imanda bulunuyor.

-: Fiatını verelim.

-: Ve iman bütün maddi ve manevi ihtiyaç ve dertlere şifa olan bir tiryak hasiyetini taşıyor. Fakat sefahet ise manevi bir Cehennem çekirdeğini taşıyor. İnsan günahla o çekirdeği ruhunda büyütüyor ve hayattan almak istediği cüz’i lezzetine rağmen devamlı surette ölüm ve Cehennem korkusu başına elim endişeler ve elemler yağdırıyor. Kendini fenaya, ademe ve zulümata atıyor. Ve mütenevvi ve muhtelif ruhu akli sıkıntılarla gayri meşru lezzetleri mahvediyor, harap oluyor. Bu suretle esfel-i safiline düşüyor devamlı bir sukut içinde perişaniyetini göre, göre mahbublarından ayrılıyor.

-: (Genç ezber okuyor)

Cenab-ı Hakk’ın sana in’am ettiği vücud ile vücuda lâzım olan şeyler, temlik suretiyle değildir. Yani, senin mülkün ve malın olup istediğin gibi tasarruf etmek için verilmemiştir. Ancak o gibi nimetlerde, Allah’ın rızasına muvafık tasarruf edilebilir.

Evet, bir misafir, ev sahibinin iznine ve rızasına muvafık olmayacak derecede, yemeklerde ve sair şeylerde israf edemez.

-:Evet, evet nur bu asır için yazılmış. Zira ihtiyaca binaen yazılmış. Nur kimseye temas ederse onu tesir altına alıyor. Çünkü Bediüzzaman Hazretleri enaniyetini kevser-i Kur’aniyede eritmiş. Ben de Risale-i Nurun talebesiyim diyerek şakirtleri arasına katılıp nefsi emmareyi yenip terk-i enaniyet etmiştir. Artık şu istikbal zülümatı nurların ışığında aydınlık baharlara inkılap edip, evvel-i baharda neşv-ü nema bulan mevcudat gibi gençler nurlar ile sümbüllenip binler çiçek açacaklar. Ve şimdiden müşahade ediyor sonsuz bir surur içinde mesrur oluyoruz. Nur artık şu fani gençliği baki bir gençliğe inkılap ettiriyor. Üstadımız Said Nursi Hazretleri Rahmet-i Rahman’a kavuşmasına rağmen muhteşem eserlerinin verdiği derslerin semaratını şimdi bütün dünya beşeriyet temaşa ediyor.İmanın kalpler üzerinde yapmış olduğu inkılab-ı azimi hayretlerle müşahade ediyor. Ey aziz kahramanlar cemaati! Bütün ruhumuzla sizleri tebrik ediyoruz. Hizmetlerinizi tebcil ediyoruz, daima muvaffakiyetinizi niyaz ediyoruz. Cenab-ı Hak sizlerden razı olsun. Almanya’da hizmetler bütün intizamıyla devam ediyor.

Hulusi Bey:Şu yazının ışığı altında, bundan kırkaltı sene evvel ki vaziyet gözümün önüne geliyor. Üstad Hazretleri hayatta, etrafında birkaç kişi var. Ve o Küçük Sözlerde geçtiği gibi, “İman bir tuba-ı cennet çekirdeğini taşıyor.” Çünkü bütün vuzuhuyla meydana çıkmış. Benimle beraber şimdi hayalinizle Üstad Hazretleriyle yanındaki birkaç kişiyi tasavvur edin, onlar birer çekirdek olmuş, o çekirdek çeşitli dal ve budak salmış, meyveler vermiş, o meyveler muhtelif yerde, yine çekirdeklerini toprağa vererek birçok nurlu zevatı orta yere çıkarmış. Şu Tuba-i Cennet çekirdeği böyle olmuş. Elhamdulillah hayatta iken bu neticeyi müşahade ettik. Demek ki hakikaten o ifadeler tam yerindedir. Tuba-i Cennet çekirdeği, Cennete meyve yetiştiriyor. Yani iman tezelzülde iken Cenab-ı Hak bu ümmetin imdadına Kur’anın sırr-ı icaz-ı manası taşıyan,şu mübarek eserleri vermek suretiyle onları dalalet vadisinde koşanların zümresine katmıyor da onları daire-i hidayette yürütüyor. Herkes kendi nefsi için değil belki din kardeşleri için çalışmayı, onlara faideli olmayı, daha esaslı bir surette anlamış oluyor. Kendi nefsini düşünmek yerine kardaşlarını düşünüyor. Enaniyet mevzu bahsolur mu? Bu işe girenler enaniyetten bahsetseler, buna imkân yoktur. Eğer kalıpları girmişse belki bahseder. Benim kanaatim budur. Bugünkü netice beni şaşmaz bir surette iki kere iki dört katiyetinde bu neticeyi bana göstermiş. Ben bütün ruh-u canımla bu hakikat-ı tasdik ediyorum. Elhamdulillah gösterdi hakikatı. Elhamdülillah.daha esaslı bir surette anlamış oluyor. Kendi nefsini düşünmek yerine kardaşlarını düşünüyor. Enaniyet mevzu bahsolur mu? Bu işe girenler enaniyetten bahsetseler, buna imkân yoktur. Eğer kalıpları girmişse belki bahseder. Benim kanaatim budur. Bugünkü netice beni şaşmaz bir surette iki kere iki dört katiyetinde bu neticeyi bana göstermiş. Ben bütün ruh-u canımla bu hakikat-ı tasdik ediyorum. Elhamdulillah gösterdi hakikatı. Elhamdülillah.daha esaslı bir surette anlamış oluyor. Kendi nefsini düşünmek yerine kardaşlarını düşünüyor. Enaniyet mevzu bahsolur mu? Bu işe girenler enaniyetten bahsetseler, buna imkân yoktur. Eğer kalıpları girmişse belki bahseder. Benim kanaatim budur. Bugünkü netice beni şaşmaz bir surette iki kere iki dört katiyetinde bu neticeyi bana göstermiş. Ben bütün ruh-u canımla bu hakikat-ı tasdik ediyorum. Elhamdulillah gösterdi hakikatı. Elhamdülillah.Elhamdulillah gösterdi hakikatı. Elhamdülillah.Elhamdulillah gösterdi hakikatı. Elhamdülillah.

-: Almanya’da hizmetler bütün ihtişamıyla devam ediyor. Dersler, sohbetler yine fevc fevc. Temevvüç sardeden gönüller, o hizmetin aşkıyla ve o gayretin sevkiyle destanlaşan ahiler. Sanki rahmet ma-i nisan misali nice firdevsi in’amlarla yağıyor kardeşlerin üzerine. Nur lokomotofi, Ali Uçar, Necmeddin, İhsan Almanya’yı aşınıyor, neticede müşkülat gözükmüyor ufukta.

Hulusi Bey: Yani şu netice hiç beklenir miydi? Fesubhanallah, Almanya’da bu saydığı isimler gibi Nurun meyveleri çıkacak bunlar parasız dellalık ediyor, hasbi. Allah rızası için dellallık edecekler. Hakikat-ı iman ve Kur’anı her tarafa yayacaklar hasbi olarak. Rıza-i İlahiden başka bir gaye gütmeyerek. İşte meydanda görünüyor. Şunları buralara kadar yazıp gönderen, elbette bu hissin tesirinde yazıp gönderiyor. Bunları bir istihdam eden var. Demek ki hakkımızda rahmet ve inayet-i ilahiyenin apaçık bir tezahürü var. Onun altında bulunuyoruz. Yine yüzbinler hamd-u şükrolsun ki: bize bu hakikatı gösterdi Allah.

-:Nur lokomotofi, Ali Uçar, Necmeddin, İhsan Almanya’yı aşınıyor, neticede müşkülat gözükmüyor ufukta. Sanki ufk-u kâinatta en ala kâğıda, en ala bir şekilde basılmış mucizeli Kur’anımız tulu ediyor gibidir. Ey Tullab-ı Nur! Büyük denizlerde seyahat eden yolcular gibiyiz. Bu denizin bazen derin çukurları olduğu gibi, sığ olan sahilleri de vardır. Fakat ümmet-i Muhammediyeyi Aleyhisselatu Vesselamı Dâr-üs Selam’a götüren geminin hademeleri olan Medreset-üz Zehra’nın, Risale-i Nur talebeleri ister sığ, ister derin olsun bu denizde selametle seyredip sahil-i selamete vasıl olacaklardır inşâallah. Hizmetler çok muhteşemdir. Şu anda yazacağım çok mektup olmasa, misafirler olmasa ila ahirihi sizlere uzun uzun yazacaktım. Binler selamlarla dualarla bitiriyor ve umumen her birinizi ayrı ayrı tebrik ediyoruz.Bütün ağabey ve kardeşlerimize kalbi selam ve dualar. Şu anda kalbe gelenler.

Gördüğüm herkese soruyordum.

Çünkü beni kurtaracak bir Nur arıyordum.

Elime bir külliyat verdiler.

İşte o külliyatta ben nuru buldum.

Çok özlemiştim, çok susamıştım,

Ab-ı hayat olan nurları mas edip tattım.

Önüme çıkan bütün engelleri aştım.

Rabbim! Kübra-i Kur’aniyeyi nasıl buldum, bende şaştım.

Nuru okudum nurla doldum, artık bu yolun sevdalısı oldum.

İçtim o şelale-i Nur’dan yudum yudum.

Anladım ki ben nur ile beraber doğdum.

Davam dedim, dört elle sarıldım.

Lütf-u rahman ile cihad meydanına atıldım.

Şimdi yürüyorum gayemde adım adım.

Biçare ve garib, Salihdir benim adım.

-: Allah yardımcın olsun.

-:

ALMANYA’DAKİ NUR HİZMETLERİNİ VE TEK RENKLİ MUCİZELİ KUR’ANIMIZIN STUTTGART MEDRESE-İ NURİYESİNE GELİŞİNİ ANLATAN KAHRAMAN BİR NUR HADİMİNİN MEKTUBUDUR.

24/11/1974

Stuttgart

-: Stuttgart.

-: Muhterem Ve Muazzez Ağabeyler!

Binler selam ederiz, binler dua ederiz. Aziz hizmetlerinizi, binler ruh-u canımızla tebrik ve tebcil ederiz. Hizmet ve gayretlerinizin bir meyvesi kabul ettiğimiz mucizeli Kur’anımızın tek renkli baskısını bugün İzmir’den gelen kardeşlerimizden almış bulunuyoruz. O kardeşlerimiz medresemize girerlerken Stuttgart medresesi yine azim cemaatlere sahne olmuş. Yine dersler devam ediyordu. Akşam aldığımız bir habere göre de o anda Ali Uçar ağabey Bremen’de konferansına devam ediyor. Frankfurt’lu kardeşleri ise hem evlerde, hem medreselerde derslere devam ediyordu.

Hulusi Bey: Şimdi bu satırların içerisinden hakikatı görmeye bakmalı ha. Almanya’nın muhtelif yerlerinde Nur talebeleri sanki kendileri muazzaf, maaşlı birer memur gibi, onlar müstakim memur olmak lazım. Müstakim memur olmazsa olmaz. Müstakim memurundan daha ziyade daha hevesli daha şevkli bir hizmet-i imaniye ve Kur’aniye peşinde koşuyorlar. Kimisi konfersan veriyor, kimisi yazıyor, kimisi söylüyor, kimisi okuyor. Fesubhanallah. Evet, tefekkür, tefekkür çok ehemmiyetli şey. “Tefekkürü saatin hayrun min ibadeti senetin”

PDF Dosyasını İndirmek İçin Tıklayınız!

 

Bir önceki yazımız olan 154) YİRMİDOKUZUNCU MEKTUB/ALTINCI RİSALE OLAN ALTINCI KISIM DERS - 3 başlıklı makalemizde 29.mektub 6.risale hakkında bilgiler verilmektedir.