-: 21/2/1976
Hulusi Bey:
طِبِّ الْقُلُوبِ وَ دَوَٓائِهَا وَ عَافِيَةِ اْلاَبْدَانِ وَ شِفَٓائِهَا وَ نُورِ اْلاَبْصَارِ وَ ضِيَٓائِهَا وَ عَلٰٓى اٰلِه۪ وَ صَحْبِه۪ وَ سَلِّمْ
اَمِينَ
İmanın rüknünden beşincisi ahirete inanmaktı, orada kalmıştı dersimiz. Birisi ahirete inanmak. İnsan öldükten sonra, tekmil eczasıyla yine dirilip ruhu geri gelerek vücuduna girecektir. Yani hatıra gelen. Hiçbir şey kalmıyor, toprağa karışıyor, zerrat gibi oluyor. Bunlar ne olacak? Evvela ceset yapılacak, ….. olun deyince olacak. Ondan sonra ruh da nerde duruyorduysa o zamana kadar, o da gelip yeni kılıfına girecek. Herkes kabirlerinden kalkıp mahşer meydanına toplanacak. Cümlesinin dünyada işlediği amellerin defterleri ellerine verilerek okunur ve hesap olunur, seyyiat ve hasenat veznolunur. Kötülükler, iyilikler tartılır. Sırat köprüsünden geçilip ehl-i cennet cennete ve ehl-i cehennem cehenneme giderler. Mü’min olan fasık da bulunsa ebedi olarak Cehennemde kalmaz. Cenab-ı Hak dilerse onu afv eder. Ahiret gününde mazlumların hakkı zalımlardan alınacak. Allah’u Teâla Hazretlerinin adaleti yerini bulacaktır. Kabirde dahi ruh bedene girer. Münker, Nekir isminde iki melek Rabbısından, peygamberinden, dininden kitabından, itikadından, kıblesinden sual ederler. Rabbın kimdir diyecekler, ne cevap verecek? Allah. Peki. Peygamberin kimdir, diyecekler? Hazreti Muhammed Aleyhisselatu Vesselam. Dinin nedir? İslam. Kitabın nedir? Kur’an. İtikadın nedir? Ehl-i sünnet velcemaat. Kıblen neresidir? Kabetullah. Allah’u Teâla Hazretleri ölü için bir türlü dirilik yaratır. Ölmüş ama belki vücudun parçaları tamam değil. Ölünün azalarının fazlası ele geçerse üzerine namaz kılınır. Yıkanır, namaz kılınır defnolunur. Ölünün az bir şeyi, mesela bir kolu, bir bacağı ele geçmiş. Buna namaz kılınmaz. Bir beze sarılır, çukura koyulur. Olur ki kırda öldü, vahşi hayvanlarda bütün eczasını yedi, ayağından bir parça, diz kapağından aşağı bu kadar bir parça var. Nedir ona, haydi buyurun cenaze namazına mı? O cenaze olmaz. Ne yapılacak? Bir beze dolanır kabre koyulur. İnsan o dirilikten dolayı kabrin elem veyahut sefasını hisseder. Demek kabirde bir nevi dirilik var, dirilme var. Bir nevi dirilmek. Canım hiç ölü de dirilir mi, kabrin içinde karanlık yerde, daracık yerde? Cenab-ı Hak ona bir dirilik verir. Şunun manası budur ki: ceset artık o kılıf bozulmuş, o vaziyetiyle ruh onun içerisine girmez amma, ruh elemi yahut sefayı çekecek vaziyette bulunur. Demek ki ruh cesede girmiyor ama ona yaklaşıyor. O ruh sahibi kendisine sual sorulduğunu anlıyor, cevabını da vermeye muktedir oluyor veyahut olmuyor. Olmazsa sopa yeyip yatıyor.
-: Efendim! Bu kabirde ceset üzerine mi cereyan ediyor?
Hulusi Bey: Bak ne diyor. Ölü için bir türlü dirilik yaratır. İnsan o dirilikten dolayı kabrin elem veyahut sefasını hissede.
-: Kabir de mi cereyan ediyor?
Hulusi Bey: Kabirde, kabirde. Azab-ı kabir var mı, yok mu?
-: Var.
Hulusi Bey: E ne olmuş parça parça olmuş cesedi? Demek ki o ruhanidir, bu manevidir. Yani hayatlı adamın çektiği cefaya benzer bir cefa, sefaya benzer bir sefa Cenab-ı Hak ona ihsan eder. Ruhanidir, manevidir. Yoksa kabirde ruh tekrar cesede girer, o ceset sahibi de başını doğrultmak ister, başı mezarın ağacına rast gelir, eyvah ben ölmüşüm der. Böyle şey yok. Fakat “ölen adam öldüğünü bilir mi?” derseniz onun cevabı; öldüğünü bilir. Şüheda hayatı nasıl ya, şehitler öldüklerini bilirler mi? Bilmezler fakat daha rahat dağdağasız bir âleme geçtiklerini hissederler. Kabir azabı kâfirlerin cümlesine, mü’minlerin bazı asi ve fasıklarına vardır. Bu dünya fanidir, tertip ve nizamı bozulacaktır, kıyamet kopacaktır. O vakit dünyada ne kadar canlılar varsa ölüp asla kimse kalmayacaktır.
لِمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَۜ لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
olacak. Cenab-ı Hak o zaman soracak: ”Mülkün sahibi kim?”. Cevap veren olmadığı için kendi kendine cevap verecek.
لِمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَۜ لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
İmanın rüknünden altıncısı kader. Hayır ve şer Allah’u Teâlâ’dan olduğuna inanmaktır. Dünyada her ne vuku bulursa Allah’u Teâlâ Hazretlerinin iradesi ve yaratmasıyla olur. Kul için ancak yapabileceği şeyleri murad etmek ve istemek veyahut istememek vardır. Kul ne tarafa kudretini sarf ederse Allah’u Teâlâ Hazretleri akibinde dilerse o tarafı kendi kuvvetiyle yaratır. Kulun dilediği şey rızasına muvafık ise taat. Kulun arzu ettiği şey Cenab-ı Hakkın rızasına uyarsa ona “taat” derler. Kul ondan dolayı sevaba girer. Eğer rızasına muhalif ise günah addolunup cezaya müstahak olur. Öyle ise mademki akıllı Müslümanız, elhamdülillah. Neyini isteyelim? Cenab-ı Hakkın rızasını arayalım.
Efal-i mükellefin, onu da söyleyelim. Efal-i mükellefin sekizdir. Mükelleflerin, yani tekâlif-i ilahiyeyi kabul edecek yaşa girenlerin erkek, kadın. Teklif edilen şeyler onlara nedir? Sekizdir, neymiş? Ya farz olur, ya vacib olur, ya sünnet olur, ya müstehap olur, ya mubah olur, ya haram olur, ya mekruh olur, ya müfsit olur sekiz tane.
Farz nedir? Farz: Allahu Teâla Hazretleri buyurup delil-i kati’yle sabit olan şeylerdir. Yani Kur’anlan, ayetlen sabit olan şeylere farz denilir. Farz-ı ayn, farz-ı kifaye. Farz-ı ayn: Her bir mü’min-i mükellef ve mü’miney-i mükellefeye işlemesi lazım olup, işlemeyenden sakıt olmaz. Benim bugün biraz başım ağrıyor, Solmaz kardaş. İkindiyi sen benim yerime kılsan olmaz mı? E akşamı kıl bari. O da olmaz. Hiç yardım etmiyorsun yahu. Peki. İman getirmek, ilmihal öğrenmek farz bunlar ha. Namaz kılacağı vakit abdesti yok ise ne yapmak? Abdesti yok ise? Açık söyle Türkçe söyle.
-: Abdest almak.
Hulusi Bey: Abdest ha. Fehmkir? Abdest, peki. Cünüp ise yıkanmak, beş vakit namaz kılmak nedir?
-: Farz-ı ayn.
Hulusi Bey: Beş vakit namaz kılmak.
-: Farz-ı ayn.
Hulusi Bey: Ramazan orucu tutmak.
-: Farz-ı ayn.
Hulusi Bey: Farz-ı ayn. Görüyor musun Hacı Said Ağa? Öyle aynı, maynı da iyi çıkarıyor ha. Herkes öyle çıkaramaz. Zekât vermek.
-: Farz-ı ayn.
Hulusi Bey: Hacı Nuri’yi dürtmek? Hac edebilmek için. Ne ise onun şartını filan kalsın da. Kısa keselim.
Farz-ı kifaye: Mü’minlerden bir kaç kimse onu işlemek, işlemeyenlerden sakıt olur. Cenaze namazı kılmak gibi. Cenaze namazı kılmak farz-ı kifayedir amma. Amması var. Cenaze var, neymiş? Bir kadın cenazesi var. Allaha ısmarladık ben gidiyorum. Maşallah cemaat çok, gidebilir mi? Kitapta böyle diyor. Bazıları kılarsa diğerlerinden sakıt olur diyor. Bu yanlış anlaşılmış, yanlış anlaşılmış. Ya nasıl olacakmış? Abdesti yoksa su yoksa teyemmüm. Abdest alamadı, yetiştiremedi, hemen teyemmüm edecek cenaze namazını kaçırmayacak.
-: Su varken de teyemmüm edecek mi Efendim?
Hulusi Bey: Yağmurda mı? Yağmurda. Yani anlatamıyorum. Şimdi cenaze hazır, kitap diyor ki bazılarının yapmasıyla bazılarından sakıt olur. Sen orada bulundun. Baktın ki maşallah cemaat var. Bizde gidecekler arasında bulunalım gidelim. Caiz mi? Yok. Abdesti o sırada bozulmuşsa, abdest alırsa cenaze namazına yetişemeyeceğini aklı keserse teyemmüm eder. Caminin duvarıyla, paltosunun, pantolonun tozuyla kollarını sıvar, iki kere darbeder, başında niyet eder. Ondan sonra tozu da yüzüne kollarına sürer, ne olur? Teyemmüm etmiş olur. Ahan o abdestten, teyemmüm abdestiyle cenaze namazını kılar. Farzı terk eden kâfir olur mu? Olmaz. Farzı terk eden kâfir olmaz, cehennem azabına layık olur. Farzlardan birine inanmayan, dayansın cehenneme vesselam. Neuzü-billah kâfir olur. Tamam, farz hakkında ki sözümüz bu kadar.
Vacib, vacib nedir? Bizde vacib var, şafii de vacib yok. Ya farza ilhak edilir, ya sünnete. Vacib: Allahu Teâla Hazretleri buyurup delil-i zannı ile sabit olan şeylerdir. Delil-i kat-i ile hakkında ayet yok. Vitir namazı kılmak bizde nedir? Vacibdir. Şafii de, sünnettir. Kurban bayramında kurban kesmek, bizde nedir? Vacibdir. Şafii de, sünnet. Ramazan bayramında fitre vermek gibi vacibdir. Vacibi işlemeyen azaba layık olur. Vacib olan şeylerden birinin vacib olduğuna inanmayan da kâfir olmaz. Lakin şeriatta vacib yoktur diyen neuzu billah kâfir olur. Şimdi vitir namazına yine dönelim. Vitir namazı vacibdir. Vitir namazının terk edilmemesi amel-i farzdır. Vitir namazı terk edilmez, kazaya kalırsa kaza edilir. Onun için namazına devam etmek nedir bizde? Ameli farzdır, farz-ı amelidir. Vitir namazı yoktur diyen kâfir olmaz, Vacibe yoktur diyen, bu vacip değildir diyen kâfir olmaz. Bu da vacib olduğundan dolayı. Fiil-i resul ile sabittir, sünnettir. Bilfiil Cenab-ı Peygamber Aleyhisselatu Vesselam o vitir namazını kılmıştır, onun için sünnet. Farz-ı amelidir. Yani vitir namazının devam üzere kılınması, farzlar gibi kazaya kalınca kaza edilmesi nedir bu? Farzlar için cereyan eden hüküm orda cari. Daha, vitir namazını inkâr eden kâfir sayılmaz
-: Efendim! Vitir namazı yoktur diyen kâfir olmaz mı?
Hulusi Bey: Burada ne dedi bak. Vacibi işlemeyen azaba layık olur. Vacib olan şeylerden birinin vacib olduğuna inanmayan kâfir olmaz amma, lakin şeriatta vacib yoktur diyen neuzu billah kâfir olur.
-: Vitir namazını inkâr etmiyor. Vacib değildir diyor. Sünnettir dese mesala bir şey olmaz.
Hulusi Bey: Vitir namazı için şey öyle. Amelen farzdır, terk edilmez, kazaya kalır kaza edilir. İtikaden vacibdir, münkiri tekfir edilmez. Evet, bil fiil işlemesi de sünnettir, sünnet-i resulullah ile sabittir.
Sünnet nedir? Peygamberimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselatu Vesselamın ekser zamanlarda işleyip farz veya vacip olmadığını beyan için bazı vakitte terk etmiş oluyor şeylerdir. Misvak tutunmak, cemaatle namaz kılmak. Sünneti gaflet ile terk eden ikab olunmaz, lakin şefaatten mahrum olmaya layık olur. Terkini adet eden fasık olur. Sünneti gaflet ile terk eden azab olunmaz lakin şefaatten mahrum olmaya layık olur. Şefaaten mahrum olmak arzu edilir bir şey mi? Öyle ise sünneti elden geldiği kadar yerine getirmeye çalışmalı. Terkini adet eden fasık olur. Sünnetlerden birine razı olmayan,
-: Fiatını verelim.
Hulusi Bey: Veyahut
-: Bismillahirrahmanirrahim diyelim.
Hulusi Bey: İstihfaf eden neuzu billah kâfir olur. Adam sende sünnet nedir? Hiç ehemmiyetli bir iş değilmiş gibi. Yani azab olunmaz, şefaatten mahrum olunmaz lakin işlemesinde sevap vardır. Müstehab sünneti, sünnet vacibi, vacib farzı tekmil eder. Onun için farz olan şeylerin kemaliyle vücuda getirilmesi vacib ve sünnet, müstahab adabına riayetle olur.
PDF Dosyasını Okumak İçin Tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 161) HATIRA VE SOHBET - 2 başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.