
Hulusi Bey
EBU-S-SUUD EFENDİNİN MÜNACAAT-I VE MÜBAREK GECELERİN EHEMMİYETİ – 2
Hulusi Bey: Hey hoca efendi!
-: Burada iki cümle kaldı.
Hulusi Bey: İki cümlesini de oku!
-: Ve bazan da kavî bir esbaba rast gelir. Onun muhabbetini mana-yı ismiyle tamamen cezbeder, helâkete sebeb olur.
(Mesnevi-i Nuriye Shf: 73 )
Hulusi Bey: Şimdi güzel bir çiçeği gördüğü zaman ne diyecek?
-: Ne güzel yapılmış.
Hulusi Bey: Güzel yapılmış diyecek. Fakat tesirine kapıldı. Yahu hele gel bakın hele şu çiçeğin güzelliğine bak. Ne oldu?
-: Çiçek cezbetti bıraktı.
Hulusi Bey: Çiçek cezbetti. İşte budur ha. Esbab bazen kendisine kuvveti nispetinde çeker. Ondan sonra evine gider der ki “Bugün bahçeye gitmiştik. Hiç ömrümde rastlamadığım gayet güzel bir çiçek gördüm onun tesiri altındayım.” Hâlbuki her şey gözümüzün gördüğüne münhasır değil ki! Cenab-ı Hakk’ın mülkü geniş, bahçesi geniş, çiçeği geniş. Senin gördüklerin arasında bundan daha iyisini görmediğin için o seni bağladı. Fakat o seni bağlamaya kalktığı zamanda Sübhanallah! Allahu ekber! Bu Rabbimin çok güzel olan yarattıklarından güzel bir çiçektir. Yaratanı var. Bu güzellik bunun malı değil. Bunun rengini güzelleştiren, kokusunu güzelleştiren, kendisini böyle tebessüm eder vaziyette benim karşıma getiren, gösteren, onun ifade ettiği mana karşısında beni hayretle durdurup Allah’ı düşündüren Halıkı düşündüren, evet bu bütün muhabbet nereye racidir? Allah’a
-: Allah’a, Halık’a. O’nun hamisine.
Hulusi Bey: Ha,. Yani aşağıdaki şeylerden görüp, yukarıya çıkmak biraz zor. Biz nereden şey olalım ki Ebu-s-Suud Efendi gibi Elhamdülillahillezi.. Ha gerisi?
-: Et’amena ve sekanı mı?
-: Yok canım.
Hulusi Bey: Yazdırmadık mı?
Masnu’uhu fevkal ula,
El-kahirul ferdullezi, Mahlukuhu tahte-s-sera
Sallu ala bedriddüca , Sallu ala nur-ul hüda
Sallu ala hayr-ul vera, A’nin-nebiyyel Mustafa
Sallu ala etbaihi, Sallau ala ezvacihi,
Humül mehdiyyine bihi ehlil huzuri ve s-Sefa
Efneytu ömri fil heva,
Efneytu ömri fil heva, Va hasreta va hasreta!
Dayye’atu a’da kuvveti, Vâ firkata vâ firkata!
Ayni a’ma (Gerçi buna ibreti diyorsunuz ama asıl yazılışı abdetidir manasını bilmiyorum hadi senin dediğin de doğrudur)
Ayni a’ma min ibreti. Ayni a’ma ….
-: Va hasreti, va hasreti
Hulusi Bey: Dur bakalım. Hele benim çantamı verin.
Kalbi kasa min şehveti,
Ömri fena min ğafleti, Ya Rabbena ya Rabbenâ!
Sebbit lenâ ekdâmenâ, Sakkil lenâ mîzânenâ.
Vağfirlenâ isyânenâ, Yâ Rabbenâ yâ Rabbenâ!
Var mı yok mu bilmiyorum. Bitti mi orası?
-: Bir cümle kaldı.
Hulusi Bey: Oku!
-: Şayet Allah’a vâsıl olsa da, vusulü nâkıs olur…
-: Nasıl olur efendim.
-: Nakıs olur. Vusulü nâkıs olur.
Hulusi Bey: Allah’a vâsıl olsa da
-: Noksan kalır. Allah’a vâsıl olsa bile nusreti noksan kalır.
Hulusi Bey: Bu gece leyle-i berattır. Berat kandili, takvime göre. Leyle-i nısf-ı şabanı ihya etmek mendubtur.(1) Hacı Ağa öyle diyor Hacı Zihni Efendi merhum. Hem çok sevaplıdır. (1) İhya-i Ulum’da o gecenin namazı selat’ul hayr ismiyle 100 rekat olarak gösterilmiştir ki. Her rekâtı ba’del fatiha on’ar ihlas okumakla kılınır. Mecmuu aded-i ihlas 1000’dir. Seyyid Murtaza merhum şerh-i ihya’da selef-i salihinin selat’ul hayrda cemaat olduklarını dahi zikretmiştir.
Fakat bendeniz hiç ömrümde bunu kılamamışım, Hacı Ağa.
-: Mümkünse bize kıldır.
Hulusi Bey: Ben kıldırayım, ben yatayım sen de yatasın.
-: Sen ne ettin bizde ele ederiz.
Hulusi Bey: Şimdi imam yatık, cemaat de yatık. Ee kim uyanık? Hele şu lügate bak bakalım mikfer var mı? Mikfer! Mükeffir de var mikfer de var. Almamışsa geç!
-: Yok.
Hulusi Bey: Mükeffire bak. Yedibuçukluk gelmemiş mi? O almaz o yalnız Risale-i Nur’da geçen tabirleri alır. Mükeffir. Mim, kaf gelmedi daha? Git oyanı git daha daha mim, kaf olacak. Daha sin’desin ooo. Daha daha daha.
-: Mikfer var efendim.
Hulusi Bey: Mikfer ne diyor?
-: Keffaret ve günahı setr. Günah setr olunup afv kılınmasına vesile olan amel-i hayr.
Hulusi Bey: Mükeffir yok mu?
-: Mükeffer var. Ettiği nimete mukabil
Hulusi Bey: İşte mikfer benim aklıma yatmış onu buraya yazmışım. Mikfer: Günah setr olunup afv olunmasına vesile olan amel-i hayr. Mikfer. Fakat kolayımıza geldiği için mükeffir diyoruz ama değil.
Leyle-i Nısf-ı Şaban’ı ihya etmek mendubdur. O Leyle-i Mübareke zunubu seneyi, (bir senelik günahın evet keffareti. Onun örtülmesine, setr olunmasına afv olunmasına vesile oluyor.) Ve Leyle-i Kadir zunub-u ömrü mikferdir. Örter, setreder, affeder. Hem de o leyle-i mübarekede erzak. Bak Leyle-i Berat’ta erzak, acal (Eceller), iğna (Zenginlik) ve ifkar (Fakirlik), ifkar ve izaz (izzet) ve izlal (Zelil olmak) ve ihya (dirilenler) ve imate (ölüler) ve aded-i hüccac takdir olunur.
Leyle-i Berat’ta, erzakımız ne ise Cenab-ı Hak onu kullarının her nev’ine. Yalnız insana değil. Hepsinin rızkını o gecede ayırır. Eceli gelenleri o gecede memurlarına ne zaman öleceklerse, ne surette öleceklerse onların defteri verilir. Kim zengin olacaksa. Neyse şurdan burdan. İster teyyare piyangosundan, isterse başka yoldan. Ve ifkar, fakir olmak. İ’zaz ve izlâl. Dirilecekler, hayat bulacaklar, ölecekler ve hüccac’ın miktarı memur meleklerine verilir.
Hak Cella ve Ala anın hakkında,
ف۪يهَا يُفْرَقُ كُلُّ اَمْرٍ حَك۪يمٍۜ
buyurmuştur. O Leyle-i Mübarekede Cenab-ı Hak hayrı sehheder. Yayar. Yani yağmur gibi yağdırır. Beş gece vardır ki onlarda dua merdud olmaz. Cuma gecesi, recebin ilk gecesi, şabanın nısfı gecesi, id’i fıtır gecesi, (ramazan bayram gecesi), birde kurban bayramı gecesi. Bir hadîsi şerifte: “Beş geceyi ihya edene, cennet vâcib olur”: Terviye gecesi, (arefeden bir gün evvel, zilhiccenin sekizinci günü.) Arefe gecesi, îdi-fıtır gecesi, îdi-adhâ gecesi, nısfı şaban gecesi. “Beş geceyi ihya edene, cennet vâcib olur” Cennete layık olur yani. Cennete layık olmak istiyor muyuz? Beş geceyi ihya edelim. Ha, beş geceden bir tanesi önümüzde geliyor. Hangi gece? Çarşambayı perşembeye bağlayan gece.
Hadis-i diğerde, Aleyhisselatu vesselam efendimiz hazretleri buyurmuşlardır ki: Şabanın nısfı olduğunda, gecesini kaim ve gündüzünü saim olun. Zira, o gecenin gurub-u şemsinde, emri hak nâzil olup. Tulu fecre değin, müstağfir yok mu ki mağfiret edeyim. Müsterzik yok mu ki, (Rızık isteyen yok mu ki) merzuk ediyim.” diye nida var. Ve yine sallallahu teala aleyhi vesellem efendimiz hazretleri, buyurmuşlardır ki: Şaban’ın yarısı gecesi ve iki bayram gecesi kaim olanın kalbi, kulubun meyyit olduğu gün meyyit olmaz.
Kulubun mevti: ne demek, kalplerin ölmesi ne demek onu da izah ediyor.
Mânîi ahîret olan, muhabbeti dünya iledir. Dünya muhabbeti kalbi öldürür. Birde kahkaha ile gülmek kalbi öldürür. Bâzılar; “Kalbi ölmez, demek o kimse, ne hâlet-i nezide ve ne kabirde, ne de kıyamet gününde mütehayyir olmaz demektir.” dediler.
Kalbi ölmeyenler de varmış? Onlar, ne kabirde, kıyamet gününde, ne de öleceği zaman mütehayyir olmaz.
Kıyamın mânâsı, mu’zem-i leyl de yani gecenin kısmın azamında, âlâ kavlin, bir saatinde taatle meşgul olmaktır. Kur’ân yahut hadis okur yahut bunları dinler veya tesbih eder veyahut Nebiy aleyhissalâtü ves selâma, salât-u selâm çeker.
Es salâtü ves selâmü aleyke yâ Rasûlallâh
Es salâtü ves selâmü aleyke yâ Habiballâh
Es salâtü ves selâmü aleyke yâ seyyidel evveline vel âhirîn.
Yahut dua eder. En güzel dua da budur.
“Allahümme inneke afüvvün tuhibbül afve fa’fü anna.”
PDF Dosyasını Okumak İçin Tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 209) EBU-S-SUUD EFENDİNİN MÜNACAAT-I VE MÜBAREK GECELERİN EHEMMİYETİ - 1 başlıklı makalemizde EBU-S-SUUD EFENDİNİN MÜNACAAT-I ve Mübarek geceler hakkında bilgiler verilmektedir.