
Hulusi Bey
BİRİNCİ LEM’A DERS-4
Hulusi Bey: Hatta biliyorsunuz ki:
اَسْتَع۪يذُ بِااللّٰهِ٭ وَمَاكُنَّا مُعَذِّب۪ينَ حَتّٰى نَبْعَثَ رَسُولاً
Evet, biz resul göndermediğimiz, peygamber göndermediğimiz kavme azap etmeyiz diyor, Cenab-ı Hak. Peygamber göndermiş mi bize? Göndermiş. Göndermişse, bize Allah’ın emirlerini o zat tebliğ etmiş mi? En büyük mucizesi olan, son kitap olan Kur’anı ahkâmıyla bize ders vermiş mi? Ondan sonra gelenler bu derslerin izahına uymuşlar mı? Ve nihayet, bugüne kadar bize hakkı söyleyenler gelmiş mi? Batılı tarif edip ondan sakınılmasını bizden isteyenler bulunmuş mu? İşte bunların hepsi bilgilerdir. Müsbeti de o, menfisi de o. Öyleyse diyemeyiz ki; Hazreti Eba Zer’e hitab-ı peygamberinin bize faidesi yoktur, hayır. Belki ona emri aynen bize emredilmiş gibi telakki edeceğiz, kabul edeceğiz, elimizden gelirse o emre uyacağız ki selamet bulalım. İkinci emri de şu: Tilavet-i Kur’ana ve zikrullaha mülazım ve muvazıb ol ki, zikrin ulviyetini yeryüzünde hutur-u nuraniyesini …. İkinci emir Kur’an oku diyor. Kur’an okumanın birkaç safhası var. Evvela, dürüst yüzüne okuyabilmek. Evet. Onun içerisinde tecvidi, tertili hepsi var. İkincisi az çok herkesin gücü yettiği kadar manasına vakıf olmak için gayret göstermek. Üçüncüsü bu öğrendiğimiz şeylerin icabına kendisini uydurmak. Yani dilinin söylediği şey, okuduğu Kur’an kendisini ahlak-ı Kur’aniye ile bezeyecek vaziyete gelmek. Nitekim Hazreti Aişe validemizden Cenab-ı Peygamber aleyhisselatu vesselam’ın ahlakını soruyorlar. Ne buyuruyor?” Hulukuhu’l-Kur’an.” Kur’anın ahlakı ile ahlaklanmış. İşte Kur’an, bir ahlak mecmuasıdır daima. Evet, bir kitab-ı zikirdir, bir kitab-ı duadır, kitab-ı fikirdir. Bütün ihtiyaçlarımıza cevap verecek mukaddes bir kitap. İçinde evamir, menafi, ahkâm. Hulasa, insan olarak bizim hem dünyevi saadetimizi hem ahiretteki saadetimizi temin edecek bütün esasları bütün ahkâmı içerisine almış Allah’ın kitabıdır, Allah’ın kelamıdır, bizim kitabımızdır. Öyle ise, bu kitap her şeyden evvel okunmaya layık. Söz olarak Allah’ın kelamının üstünde onunla yarışacak başka hiçbir kimsenin sözü olamaz. Onun için eskiden bugün bile bazı hatipler mimberlerde “Ela inne ahsenel kelam ve eblegal nizam. Kelamullahil melikil azizil allam.” diye söylerler. Evet demek ki Kur’an-ı okuyacağız. Bir, hakkıyla okuyacağız, usulüyle. Bilenlerden utanmadan soracağız. Ağızımızı yakıştırarak okuyacağız. İkinci olarak, manasına akıl erdirmeye çalışacağız. Elimizde birçok tefsirler var, müracaat edilecek yerler var. Ben hoca değilim. Öbür tarafta dünyevi işlerimiz için muhtaç olduğumuz memleket kanunlarına akıl erdirmek çarelerine ne kadar başvuruyoruz? İnsaf ile herkes düşünsün. Çünkü kanunu bilmemek özür teşkil etmez. Bu bir maddedir. Öyle ise yarın Cenab-ı Hak; sana kitap gönderilmedi mi? Gönderildi. Ne anladın? Bir şey öğrenmedim. Yalnız yüzüne okurdum. Bunun için mi gönderdim? O kitabı size bunun için gönderdim? Ne yapayım dünyevi işler arasında meşgul olamadım. İşte namaz surelerini ezberledim. Evet, ilk adım olarak bunlar mecburidir. Fakat mütemadiyen yerinde saymak aynen tahsil hayatında terakki etmeden sınıfta kalmaya benzer. Herhalde merak edeceğiz, okuduğumuzun dikkatlice ehemmiyete alın. Al oku bilmediğini sor. Sonra zaman ayır. Buna zamanım yok, bulamam. Bu mazerete burada cevap verebilirsin, yarın Huzurullahta da cevap verebilirsin. Allah’ın huzurunu ne zannediyoruz. Avukat tutmak yok orada. Orada;
اَسْتَع۪يذُ بِااللّٰهِ٭ اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلٰٓى اَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَٓا اَيْد۪يهِمْ وَتَشْهَدُ اَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Evet, Cenab-ı Hak orada ağzımızı konuşturmayacak. Ellerimizi konuşturur, ayaklarımızı şahit yapacak. Bunlar hikâye değil işte Kur’andan ayet. Yasin-i Şerif’te. Böyle daha buna benzer çok hakikatler var. Evet, duyduktan sonra …, insaf edip bu cihete büründürelim. Her halde öğrenmeye gayret edelim. İkindiden sonraki konuşmamda hususi vaziyetimden bahsederken. Onun için bende daha şu işlerle iştigal etmezden evvel, çocuk denecek yaşta vaizleri dinlemek hevesi vardı. Mutlaka dinlemek lazım. Anlayabildiğim kadar, anlamak. Sabırla, her vaizde her derste birkaç hakikati insan hafızasında saklayabilse bu o hafızada saklanmaz. Yavaş yavaş insanın ahlakı üzerine tesir eder, ahlakı güzelleşir. İşte diyebilir ki ben Kur’an okuyabiliyorum, okuyorum. Şimdi efendim Kur’an okurum. Okurum amma efendi sen hiç Kur’an okumuşa da benzemiyorsun. Yine eski tas, eski hamam. Senin ahlakında hiçbir güzellik görünmüyor. Evet, acıdır fakat hakikattir. Biz kitabımız Kur’an dedikten sonra onu öğrenmeye mecburuz, ahkâmını evvela kendi nefsimize tatbike mecburuz. Efendim nefse ağır gelir. Fakat bak peygamberlerin hepsi Kur’an bize bunları haber veriyor.
رَبِّ اِنّ۪ى ظَلَمْتُ نَفْس۪ى فَاغْفِرْ ل۪ى فَغَفَرَ لَهُۜ اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ
Diyor. Kendi nefislerinden şikâyetçi olmuşlar. Biz nefislerimize acımadık diyorlar. Ebu-l beşer Hazreti Adem, sallallahu aleyhi vesellem O da ne diyor?
رَبَّنَا ظَلَمْنَٓا اَنْفُسَنَا وَاِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَنَا وَتَرْحَمْنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ
Evet, bunlar Kur’anda. Bunları niçin söylüyorlar? Onlar ufak, Cenab-ı Hakka karşı kusurları yapmışken yapmamalıydık diye esef ediyorlar. Bir peygamber iken Cenab-ı Hak onu kendisi intihab buyurmuş. Peygamberlik rütbesini vermiş. Hiç bir veli ne kadar yüksek olursa olsun, peygamberlik derecesine yükselebilir mi? Çalışmasıyla, ibadetiyle, takvasıyla peygamberlik derecesine yükselmez ve o vaziyeti kendisine mal edemez. Yanlız, böyle zatlar, Kur’anda Cenab-ı Hakka nefislerine acımadıklarından bahsediyor. Bunlar bize numunedir. Uyarsa insan kime uysun? Ahlakını düzeltmek isterse kimin ahlakına uysun, kime benzemeye çalışsın? Kur’anı tamamıyla anlamış ve nefsinde tatbik etmiş, bütün kâinatın fahri, bütün enbiyanın reisi Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme uysun. Neyine uysun? O’nun ahlakına uysun. O zaman Kur’ana, Kur’anın ahlakına uymuş olur. Cenab-ı Hak karınca kaderince bizi bu tarafa döndürsün. Ahlak-ı Kur’aniye ile ahlaklanmak imkânını bize hazırlasın. Bize bu gayreti versin. Bir aşk, bir muhabbet versin de yönümüzü bu tarafa döndürüp gayretli davranış içerisinde bulunalım. Tilavet-i Kur’ana ve zikrullaha mülazım ve muvazıb olalım. Zikrullahtan murad, Allah, Allah demek mi, yoksa Allah’ı unutmamak mı? Her ikisi de vardır. Lisanın Allah derken, ….
PDF Dosyasını Okumak İçin Tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 213) BİRİNCİ LEM’A DERS-3 başlıklı makalemizde BİRİNCİ LEM’A hakkında bilgiler verilmektedir.