222) ONYEDİNCİ SÖZ/SİYAH DUTUN BİR MEYVESİ VE ONBİRİNCİ MEKTUB/ÜÇÜNCÜ MES’ELESİ VE ONİKİNCİ,  ONÜÇÜNCÜ MEKTUBLAR DERS-3

222) ONYEDİNCİ SÖZ/SİYAH DUTUN BİR MEYVESİ VE ONBİRİNCİ MEKTUB/ÜÇÜNCÜ MES’ELESİ VE ONİKİNCİ, ONÜÇÜNCÜ MEKTUBLAR DERS-3

ADAD

Hulusi Bey

ONYEDİNCİ SÖZ/SİYAH DUTUN BİR MEYVESİ VE ONBİRİNCİ MEKTUB/ÜÇÜNCÜ MES’ELESİ VE ONİKİNCİ,  ONÜÇÜNCÜ MEKTUBLAR

DERS-3

-: Çünki halk ve icad, bütün netaice bakar; kesb, hususî bir mübaşeret olduğu için, hususî netaice bakar. Meselâ: Yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var, bütünü de güzeldir. Sû’-i ihtiyarıyla bazıları yağmurdan zarar görse, “Yağmurun icadı rahmet değildir” diyemez; “Yağmurun halkı şerdir” diye hükmedemez. Belki sû’-i ihtiyarıyla ve kesbiyle onun hakkında şer oldu. Hem ateşin halkında çok faideler var; bütünü de hayırdır. Fakat bazılar sû’-i kesbiyle, sû’-i istimaliyle ateşten zarar görse, “Ateşin halkı şerdir” diyemez. Çünki ateş yalnız onu yakmak için yaratılmamış; belki o

Hulusi Bey: Aşımızı da pişirir, ekmeğimizi de pişirir, çamaşırımızın yıkanması için suyu da ısıtır. Daha, daha. Daha, daha çok hayırlı işler.  

-: Belki o, kendi sû’-i ihtiyarıyla, yemeğini pişiren ateşe elini soktu ve o hizmetkârını kendine düşman etti.

Hulusi Bey: Su-i ihtiyarı ile kendisi yapmış. Belki de ihtiyar görülen şey gibi. Aslında kötümüdür ki, su- ihtiyarin. Şimdi senin ihtiyarın var mı ihtiyar, sen ihtiyar mısın? O zaman sordum İsmail’e dedi ki babam küçükken ölmüş. Hep köyde çobanlık yaptım. Onun için bir şey öğrenemedim, demişti. …………….. sende şimdi İsmail’in safiyetle söylediği gibi orasına aklım ermiyor mu diyorsun? Bazen başını önüne eğiyor. Başı önüne eğiyor.

Nerede?

-: Elhasıl

Hulusi Bey:  Ne demek?

-: Sonuç.

Hulusi Bey: Sonumu? Bu hiç olmadı.

-: Sonuç.

Hulusi Bey: Elhasıla bak. Elhasıla bakalım lügat ne demiş.

-:          Elhasıl: Hayr-ı kesîr için, şerr-i kalil kabul edilir.

Hulusi Bey: Çok Hayır için,

-: Şerr-i kalil kabul edilir.

Hulusi Bey: Az bir şer, mesela cihad Müslümanların üzerine farz mıdır? Cihad da ölmek, öldürmekte var mı?

-: Var.

Hulusi Bey: Amma eğer o cihad yapılmazsa, düşman memleketi istila eder, düşman girer, çok mukaddes şeyleri de ayakaltına alır çiğner. Onun için cihad farzdır. Fakat içersinde de şerr-i kalil vardır. Ölmekte var, yaralanmakta var, bazı yerlerin tahribi de var. Fakat kazanç, kazanca bakarız. Bunda kazanç ciheti fazla ise, hayır ciheti fazla demektir. O küçük şerlerin ehemmiyeti kalmadı.

Siz buralı mısınız?

-: Muş’tan gelmişler efendim.

Hulusi Bey: Muş’tan. Sende mi Muş’tan, hangi okuldasın,

-: Lisede

Hulusi Bey: Kaçıncı sınıf?

-: Lise üç.

-: Eğer şerr-i kalil olmamak için, hayr-ı kesîri intac eden bir şer terkedilse; o vakit şerr-i kesîr irtikâb edilmiş olur.

Hulusi Bey: Kabul edilmiş olur. İrtikâb.

-: Eğer şerr-i kalil olmamak için, hayr-ı kesîri intac eden bir şer terkedilse; o vakit şerr-i kesîr irtikâb edilmiş olur.

Meselâ: Cihada asker sevketmekte elbette bazı cüz’î ve maddî ve bedenî zarar ve şer olur. Fakat o cihadda hayr-ı kesîr var ki, İslâm küffarın istilasından kurtulur. Eğer o şerr-i kalil için cihad terkedilse, o vakit hayr-ı kesîr gittikten sonra şerr-i kesîr gelir. O ayn-ı zulümdür. Hem meselâ: Gangren olmuş ve kesilmesi lâzım gelen bir parmağın kesilmesi hayırdır, iyidir; hâlbuki zahiren bir şerdir. Parmak kesilmezse, el kesilir; şerr-i kesîr olur.

Hulusi Bey: Burda irtikâb’ın manasını şöyle almış. Allahu Tealadan korkmayıp, terk etmeyip, günah işlemek. Ve bir işe mübadelet ve mübaşeret etmektir. Allahu Teala’dan havf etmeyip günah işlemek ve bir işe mübadelet ve mübaşeret etmek.

-:         İşte kâinattaki şerlerin, zararların, beliyyelerin ve şeytanların ve muzırların halk ve icadları, şer ve çirkin değildir; çünki çok netaic-i mühimme için halkolunmuşlardır. Meselâ: Melaikelere şeytanlar musallat olmadıkları için, terakkiyatları yoktur; makamları sabittir, tebeddül etmez. Keza hayvanatın dahi, şeytanlar musallat olmadıkları için, mertebeleri sabittir, nâkıstır. Âlem-i insaniyette ise meratib-i terakkiyat ve tedenniyat nihayetsizdir. Nemrudlardan, firavunlardan tut, tâ sıddıkîn-i evliya ve enbiyaya kadar gayet uzun bir mesafe-i terakki var.

            İşte kömür gibi olan ervah-ı safileyi, elmas gibi olan ervah-ı âliyeden temyiz ve tefrik için, şeytanların hilkatıyla ve sırr-ı teklif ve ba’s-i enbiya ile bir meydan-ı imtihan ve tecrübe ve cihad ve müsabaka açılmış. Eğer mücahede ve müsabaka olmasaydı, maden-i insaniyetteki elmas ve kömür hükmünde olan istidadlar, beraber kalacaktı. A’lâ-yı illiyyîndeki Ebu Bekr-i Sıddık’ın ruhu, esfel-i safilîndeki Ebu Cehl’in ruhuyla bir seviyede kalacaktı.

Hulusi Bey: İmtihan olmasaydı.

-: Demek şeyatîn ve şerlerin yaratılması, büyük ve küllî neticeye baktığı için icadları şer değil, çirkin değil; belki sû’-i istimalattan ve kesb denilen mübaşeret-i hususiyeden gelen şerler, çirkinlikler, kesb-i insana aittir; icad-ı İlahîye ait değildir.

Eğer sual etseniz ki: Bi’set-i enbiya ile beraber şeytanların vücudundan ekser insanlar kâfir oluyor, küfre gidiyor, zarar görüyor. “El-hükmü lil-ekser” kaidesince, ekser ondan şer görse, o vakit halk-ı şer şerdir, hattâ bi’set-i enbiya dahi rahmet değil denilebilir?

Hulusi Bey: Haa, olmadı. Evet.

-:          Elcevab: Kemmiyetin, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti yok.

Hulusi Bey: Kemmiyet ne diyor?

-: Azlık, çokluk

Hulusi Bey: Kemmiyet ne demek? Keyfiyet? Sayı, çokluk.

-: Kemmiyetin, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti yok. Asıl ekseriyet, keyfiyete bakar. Meselâ: Yüz hurma çekirdeği bulunsa, toprak altına konup su verilmezse ve muamele-i kimyeviye görmezse ve bir mücahede-i hayatiyeye mazhar olmazsa, yüz para kıymetinde yüz çekirdek olur. Fakat su verildiği ve mücahede-i hayatiyeye maruz kaldığı vakit, sû’-i mizacından sekseni bozulsa, yirmisi meyvedar yirmi hurma ağacı olsa, diyebilir misin ki “Suyu vermek şer oldu, ekserisini bozdu”? Elbette diyemezsin. Çünki o yirmi, yirmi bin hükmüne geçti. Sekseni kaybeden, yirmi bini kazanan, zarar etmez; şer olmaz. Hem meselâ: Tavus kuşunun yüz yumurtası bulunsa, yumurta itibariyle beş yüz kuruş eder. Fakat o yüz yumurta üstünde tavus oturtulsa, sekseni bozulsa; yirmisi, yirmi tavus kuşu olsa, denilebilir mi ki: “Çok zarar oldu, bu muamele şer oldu, bu kuluçkaya kapanmak çirkin oldu, şer oldu”? Hâyır öyle değil, belki hayırdır. Çünki o tavus milleti ve o yumurta taifesi, dört yüz kuruş fiyatında bulunan seksen yumurtayı kaybedip, seksen lira kıymetinde yirmi tavus kuşu kazandı.

            İşte nev’-i beşer bi’set-i enbiya ile sırr-ı teklif ile, mücahede ile şeytanlarla muharebe ile kazandıkları yüzbinlerle enbiya ve milyonlarla evliya ve milyarlarla asfiya gibi âlem-i insaniyetin güneşleri, ayları ve yıldızları mukabilinde; kemmiyetçe kesretli, keyfiyetçe ehemmiyetsiz hayvanat-ı muzırra nev’inden olan küffarı ve münafıkları kaybetti.

Üçüncü Sual

Hulusi Bey:

اَزْ دَمِ صُبْحِ اَزَلْ تَا بَقِيَامِ عَرَصَاتْ بَرْ سَرُو پَاىِ دِلاَرَاىِ مُحَمَّدْ صَلَوَاتِ

اَلْفُ اَلْفِ صَلاَةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلاَمٍ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ

٭ ٭ ٭

شِكَنَدْ ت۪يغِ زَبَانَمْ هَمَدَمْ شَاخِ نَبَاتْ بَادِ بَرْ قَامَتِ رَعْنَاىِ مُحَمَّدْ صَلَوَاتْ

اَلْفُ اَلْفِ صَلاَةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلاَمٍ عَلَيْكَ يَا حَب۪يبَ اللّٰهِ

٭ ٭ ٭

فَرْضُ عَيْنَسْتْ م۪ى بَگُويَمْ تَا وَقْتِ مَمَاتْ دَمْبَدَمْ بَرْ گُلِ رُخْسَارِ مُحَمَّدْ صَلَوَاتْ

اَلْفُ اَلْفِ صَلاَةٍ وَ اَلْفُ اَلْفِ سَلاَمٍ عَلَيْكَ يَٓا اَم۪ينَ وَحْىِ اللّٰهِ

٭ ٭ ٭

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَٓى اٰلِه۪ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ بِعَدَدِ اَوْرَاقِ اْلاَشْجَارِ وَ اَمْوَاجِ الْبِحَارِ وَ قَطَرَاتِ اْلاَمْطَارِاَشْهَدُ اَنْ لآَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ تَعَالٰى عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ

 اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ بِعَدَدِ جَمِيعِ الْحُرُوفَاتِ الْمُتَشَكِّلَةِ فِى جَمِيعِ الْكَلِمَاتِ الْمُتَمَثِّلَةِ بِاِذْنِ الرَّحْمنِ فِى مَرَايَا تَمَوُّجَاتِ الْهَوَاءِ عِنْدَ قِرَائَةِ كُلِّ كَلِمَةٍ مِنَ الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ قَارِءٍ مِنْ اَوَّلِ النُّزُولِ اِلَى آخِرِ الزَّمَانِ وَ ارْحَمْنَا وَ وَالِدَيْنَا وَارْحَمِ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِعَدَدِهَا بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ آمِينَ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

اَلْفَاتِحَا

PDF Dosyasını Okumak İçin Tıklayınız!

Bir önceki yazımız olan 221) ONYEDİNCİ SÖZ/SİYAH DUTUN BİR MEYVESİ VE ONBİRİNCİ MEKTUB/ÜÇÜNCÜ MES'ELESİ VE ONİKİNCİ, ONÜÇÜNCÜ MEKTUBLAR DERS-2 başlıklı makalemizde Onbirinci mektub, Onikinci Mektub ve ONYEDİNCİ SÖZ hakkında bilgiler verilmektedir.