Bir mektubun cevabıdır.
1-Risale-i Nur; İman-ı tahkiki dersidir. Bu dersten yalnız ehl-i şeriat değil ehl-i tarîkat, ehl-i hakikat ve marifet de mertebelerine ve derece-i zevklerine göre istifade ederler. İmam-ı Rabbani Hazretlerinin ahir-i ömründe sülûk ettikleri bir meslek-i hakikattir. Öyle ise; Risale-i Nur; münhasıran âfâkidir, Onda nefisle mücahede yoktur, demek hakikate uygun düşmez.
2-Risale-i Nur; münhasıran bir tarîkat dersi vermediği gibi “Bu zaman tarîkat zamanı değil, imanı kurtarmak zamanıdır” demekle; bu zamanda ümmet-i merhume-i Muhammediyenin maraz-ı maneviyesine de tam parmak basmış ve tedavi için; Risale-i Nur’u, umum Müslümanlara bu asırda Kur’anın şifa devaları ve tiryakları mahiyetinde ve sırr-ı İ’caz-ı Kur’anı taşıyan hakikatlı bir tefsiri olarak tanıtmış ve Ey ehl-i iman! “Yani; Ey ehl-i şeriat, tarîkat, hakikat ve marifet! Risale-i Nur malınızdır, sahip çıkınız, müstağni değilsiniz ve olmazsınız” demiştir.
3-Risale-i Nur; Tarîkat meraklılarına 26. Söz’ün zeylinde acz-i mendi namı verilen dört hatveli kısa bir tarik-i hakikat dersi vermekle nefsin terbiyesine de rehberlik etmiş ve Telvihat-ı Tis’a adlı şaheseriyle de turuk-u evliyayı faide ve hatarlarını emsalsiz bir tarzda beyan etmiştir.
4-Risale-i Nur ile Müellifi birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü Risale-i Nur’u müellif-i merhum ve mağfur dahi şahsına bağlamamıştır. Kendileri dört beş cihetle Nakşi ve bir cihet de Kadiri iken bende Kadiri meşrebi tezahür ediyordu, diyor. İşte bu Zat-ı âli İmam-ı Rabbani, İmam-ı Gazali ve Mevlana Celaleddin-i Rumi’den feyz aldığını ifade buyurmakla beraber “Ben hakikat dersini Üveysi meşreb olarak Abdülkadir-i Geylani, İmam-ı Zeynel Abidin, İmam-ı Hasan ve İmam Hüseyin vasıtasıyla doğrudan doğruya Hazret-i Ali’den almışım” demektedir.
Merhum-u müşarünileyh üç vecihte mütalaa olunabilir. Biri; Şahsını gayet aciz, fakir ve muhtaç hatta çok kusurlu görmesi ve âlem bana iyi dese beni inandıramazlar. Çünkü “ben nefsimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum” demesi. İkincisi; Ubudiyet de, Dergâh-ı İlahiye de aldığı şayan-ı imtisal-ı abdiyyeti. Üçüncüsü; Kur’an’ın dellalı ve sırr-ı İcazından kendisine ilham olunan hakaikın beyanındaki nefsi de dâhil bila istisna umum ehl-i imana ders veriş hali.
5-Dördüncü maddedeki vecihlerden merhum-u müşarünileyhi her sınıf ehl-i iman üçüncü vecihte dinlemeye muhtaç ve mecburdur. Birinci ve ikinci vecihlerdeki hali, ehl-i insaf ve dikkate ve talib-i Rıza-yı Rabbül izzete cidden şayan-ı taklit ve imtisal ve ittibadır.
6-Risale-i Nur; Ehl-i tarîkatı kendi virdlerine devamdan ve mürşitlerine bağlı kalmaktan ve nefislerini tezkiye yolunda bulunmaktan menetmez. Fakat nefse, şahsa ve zata ait olan bu kazancın ehl-i imana faide vermeyeceğinden umumun istifadesini ve umumun hayrını kendi nefislerine tercih etmek ve Kur’anın hakikatlı, hikmetli, esrarlı ve îcazlı derslerinden olan; Risale-i Nur’u yani iman-ı tahkiki derslerini (kendisine hadi veya mürşit gözü ile bakmadan) dinletebildiklerine beyan ve tebliğ ile خَيرُ النَّاسِ مَنْ يَنْفَعُ النَّاسَ sırrına mazhar olmaya çalışmak hususunu bütün mü’minlerden ve bu zümreden tefrik edilemeyen ehl-i tarikten ister. İşte buna hizmeti-imaniyye derler. Ücreti اِنْ اَجْرِىَ اِلاَّ عَلَى اللّٰهِ tır ve kemal-i ihlasla Allah rızası için çalışmaktır.
Risale-i Nur; Kendisinden tefeyyüz edene hariçte başka nur aratmaz. Hem enfüse, hem âfâka yetecek hakaik içinde vardır.
Risale-i Nur’un mesleği; Kur’anın meslek-i nuranisidir. Bundan dolayı yalnız afaki olduğu zannediliyor. Çünkü Kur’anın havz-ı kevserinden gelen ve o kitab-ı Mübinin hakikatlı tefsiri ünvanına bihakkın layık olan Risale-i Nur; Muhataplarının ekserisi avam olduğundan onları sıkmamak için delillerle, misallerle hakaikı ispata gidiyor.
Hülasa; Risale-i Nur; Bütün ehl-i imana; okuması, öğrenmesi ve muktezasiyle amil olması gereken en lüzumlu ve hak ve hakikatler külliyatı ve bu fani âlemde irfan cennetinin gülistanıdır. Ve bu zamanda bütün ehl-i imana bundan daha nafi ve tiryak-i umumi olacak hangi eser gösterilebilir?
Risale-i Nur’un muhataplarından ehl-i tarîkat, kendilerini hariç göremezler ve tutamazlar. Çünkü bütün hak tarikteki memba’ları Kur’andır. Bundandır ki ehl-i tarike deniliyor.
Ey Ehl-i Tarîkat!
Risale-i Nur malınızdır, sahip çıkınız… Evet, zaman inziva zamanı değil cemaat zamanıdır. Ehl-i iman cemaatinden manevi meslek ve meşreb sahipleri ayrı düşünülemezler.
Risale-i Nur, birçok derslerinde nefsin ıslah ve terbiyesini, kendisine mahsus üslup ile ehemmiyetle beyan ederek ıslah ve tezkiye çarelerini de ehl-i fikre gösterir.
Risale-i Nur’un dersine, nefsin terbiyesine medar cihetleri dinlemek, çıkarmak ve öğrenmek niyetiyle giren ehl-i dikkat boş çıkmazlar, müşküllerini bulur ve öğrenebilirler.
Risale-i Nur; قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَا sırrına üçüncü maddede bahsi geçen dört hatveli kısa tarikteki dersiyle de kâfi cevap vermiştir. Öyle ise enfüsi cihetten de bahsetmiştir. Bunun için bir zaman şöyle denilmiştir.
(Her ne varsa yaş kuru hepsi mevcut Kur’anda)
(Hazinenin tılsımı Nur’lardadır Nur’larda) (*)
Ayetlerden ilham almak ehline mahsustur. Ben mazharım demek doğru değil, belki memerim denilebilir. Amma bu da ehlinin lisanında olmalıdır.
Risale-i Nur şakirtleri Kur’an’ın hakikatli tefsirlerinden muhabbet ve alaka derecelerine göre Allah’ın lütfuyla ilham alabilir. Ve ilm-i esrar-ı Kur’an’a ehil olamadıklarını ve olamayacaklarını mu’teriftirler. Tafsilatı, Külliyat-ı Nur’a havale ederek şimdilik iktifa ediyoruz.
وَالسَّلاَمُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَى
H. Hulusi Yahyagil
* Hulusi Bey’in Tercüman-ı Hakikat şiirinden alınmıştır. (Naşir)
Orjinalini indirmek için tıklayınız!
Bir önceki yazımız olan 3) KADİR GECESİ DUASI başlıklı makalemizde hulusibeykadirgecesiduası ve kadirgecesiduası hakkında bilgiler verilmektedir.